Hafta içi konsantrasyonu çok yüksek bir maça gitti Beşiktaş. Geçen hafta da Olimpiyat Stadı'nda Eskişehir karşısında iki maçlık efor sarf ettiler, zemin ve rüzgar sebebiyle... Londra'da yüksek tempolu bir maç oynadılar. Beşiktaş bu özelliğinin üzerine gitmeli. Kartal, İngiliz takımlarıyla baş edebilecek tek Türk ekibi. Hızlı oynuyor. Bu farklı özelliğini sete dönüştüremediği, pas yapamadığı maçlarda 1-0 olduğunda 'eyvah yine mi 1-1 olacak' dedirtiyor taraftarlarına. Bilic, Londra dönüşü Kerim Frei'e ilk 11'de şans verdi. Olcay'ı dinamik bir oyuncu olmasına rağmen oynatmadı. 3 puana oynadı.
Hakem, Ersan'ı atmalıydı
Haftaya Galatasaray ile Fenerbahçe oynar, bu avantajı değerlendiririm diye düşünmüş. 4-1-4-1 yaparken Sosa'nın verimini gördü ve 'Oğuzhan'ı kesmeyeyim' dedi. Diğerlerini dinlendirdi. Demba Ba fazlasıyla yorgundu. Sosa sakatlanınca 4-4-2'ye döndü. Bu maçtaki tempo düşüklüğü çok normal... Beşiktaş sonuçta çok maç oynadı. Deplasmanlarda kazanan Beşiktaş iç saha sorununu çözerse şampiyonluğun en büyük adayı olur. Hakem Sercan ile Ersan'ın pozisyonunda hata yaptı, Ersan'ı oyundan atmalıydı. Solundaki Franco yakalar zannetti ama bariz gol pozisyonuydu. Golde Oğuzhan'ın pası harikaydı. Bazı oyuncular iyi pasördür ama Oğuzhan daha farklı bir oyuncu. Onun A, B, C, D bir sürü planları var. Alır, dripling yapar, pas yapar. Burada da soluna aldı ve arka direğe kesti, Mustafa da Tanju golü attı.
1-0'dan sonra saldırmalı
Bilic golden sonra Veli'li takıma dönüp Olcay'ı sola aldı. Olcay'ın bence anlamsız bir küskünlüğü vardı ve konsantrasyonu düşük kaldı. Bilic 86. dakikada Pektemek'e 'topu kornere götür' dedi. Daha çok skora yönlendirmeli. Beşiktaş, 1-0 sonrası mahkum oynama özelliğini terk etmeli. Hız birinci silahın olsun, öne geçtiğinde pasla da halledebilmelisin.
Her şeyi veriyor
Bilic maçı yaşayan bir teknik adam. Basketbol koçu gibi. Her şeyini veriyor takıma. Tottenham maçından sonra takımı doğrudan Balıkesir'e getirdi. Takım böylece dinlendi. Mesela G.Saray, Kayseri'ye gitmeden İstanbul'a gitti.