Şimdi gelelim sahaya atlayan seyircinin dövülme olayına. Tribünden atlayan seyirciyi sahada döverseniz atılırsınız. Top toplayan çocuk sahaya girer, size vurmaya kalkarsa veya küfür ederse siz de ona karşılık verirseniz atılırsınız. Rakibe tekme vurursanız atılırsınız. Bırakın rakibe, kendi futbolcu arkadaşınıza sinirlenip vurursanız yine atılırsınız. Bunun kurtuluşu yok. 'Kara kaplı defter' böyle yazıyor. Aslında kara kaplı defterde, "Bırakın rakip futbolcuya seyirciye veya kendi arkadaşınıza küfür ederseniz gene atılırsınız" yazıyor. Tribünden atlayıp sporcuyu dövmeye gelen seyirci veya seyircileri futbolcular döverken görsem ve hakem olsam içim yağ bağlar, memnun olurum. Hatta o seyirciye "gidip iki tane de ben çakayım" geçer içimden. Ama yapamazsınız. Üzüle üzele, içim yana yana o futbolcuları oyundan atarım.
ATMAM, ATMADIM
Ama seyirci küfür ediyorsa, top toplayan çocuk küfür ediyorsa, futbolcu da ona küfür ediyorsa kara kaplı defterin'at' demesine rağmen atmam. Atmadım da. Ama rakibine küfür eden futbolcuyu sahada hiç tutmadım. Futbol duygusallığı kaldırmaz ama tecrübe ister. Ben A.Gücü'nde oynarken İzmir'de çıktığım bir Altınordu maçında top toplayan çocuk bana, ben de ona küfür ettim, oyundan atıldım. O top toplayan çocuk görevine devam etti. Ama hakemliğimde tam tersini yaptım. Aynı pozisyonda top toplayan çocuğu attım, futbolcuyu oyunda tuttum. Hayatta bazen kitabı tersten de okumak lazım. Eğer adaletse benim adaletim böyle.
MİNARE VE KILIF HİKAYESİ
Kasımpaşa-Beşiktaş maçı bitiyor, ortalık yangın yeri. Yıllarca bu alemin içinde olduğum için minareyi çalanın kılıfı nasıl hazırlayacağını biliyorum. Ama minare ve kılıfın bu kadar çabuk hazırlandığını Türkiye'de ilk defa görüyorum. Daha hakemin üflediği düdük kurumadan Zekeriya Alp açıklama yapıyor, "Hakem doğru karar vermiştir" diye. Bunun manası şudur: Hakem, maçın gözlemcisi ve Zekeriya Alp konuştular. İşin nasıl kurtarılacağını birbirlerine anlattılar ve Zekeriya o beyanatı veriverdi.
"YAKAN TOP" SAHAYA NASIL GİRDİ?
Kasımpaşa-Beşiktaş maçını statta izleyen bir arkadaş anlattı. Kasımpaşalı oyuncunun eline, sonra kucağına gelen topu tribünden fırlatmışlar. Kasımpaşa yedek kulübesinden biri o gelen topu hiç yere düşmeden sahanın içine aktarma yapmış. Voleybolda olduğu gibi. Acaba bu görüntüde var mıdır, yok mudur merak ediyorum. Mesela yani...
FENERBAHÇE'YE OLSA UÇAKLAR KALKMAZDI
Anlayacağınız Beşiktaş badem oldu. Peki şimdi size soruyorum, böyle bir olay Beşiktaş'ın değil de F.Bahçe'nin başına gelseydi ne olurdu? Bırakın Türkiye'de trafiğin durmasını Türkiye'de uçaklar bile kalkmaz-inmezdi. O hakem yanmıştı, Taksim'de sehpa hazırlanıp asılırdı. En az iki sene F.Bahçe maçlarına verilmezdi. Çocukları okula gidemezlerdi. Karısı evden çıkamazdı. Hani mesela yani...
TAKSiM'DE TRAFiĞi DURDURAN HAKEMLER
Salı günü bir gazeteden bir bayan aradı, "Lig TV'nin maçlarda yaptığı yayınlar ve daha sonra yaptığı yorumları için ne diyorsunuz" diye. Kendilerine konuşmamın doğru olmayacağını söyledim. Etik olmayacağını da ekledim. Ama bazı şeyleri yazmadan da geçemeyeceğim. Lig TV'nin canlı yayın kameraları var. Naklen yayın dediğimiz kameralar. Bir de sahanın içinde aktüel kameraları var. Lig TV yönetimi bu aktüel kameraları nasıl kullanıyor, o önemli. Bütün kulüplere eşit davranıyor mu? Daha da önemlisi adaletli oluyor mu? Acaba bazı yerlerden gelen istekler, 'bunları bunları oynatmayın, şunları şunları oynatın' diyenler var mı? Merak ettiğim için soruyorum. Şimdi buradaki ana fikir şu, bu pozisyondaki püf noktası şu: Kasımpaşalı oyuncu topu kucağına aldığında hakem görüp düdüğü üfledi mi? Yoksa Beşiktaşlı oyuncu topla oynarken topu topa fırlatıp vurduğu anda mı düdük çaldı? Şimdi burada bazıları ahkam kesiyor. Fotoğrafı basıyorlar ve diyorlar ki, "Düdük hakemin ağzında." Düdük hakemin ağzında olur da o düdüğü üfledi mi, üflemedi mi? Her düdüğü ağzına götüren üfler diye bir kanun yok. Çünkü hakem trafik polisi değil. O trafik polisleri eskidendi. Eski hakemler anlatırlardı. "Biz Mithatpaşa (Şimdiki İnönü Stadı) Stadı'nda düdük çalardık, Taksim'de trafik dururdu" diye. Aslında hakemlikte çok fazla ileriye gidemedik. Şimdilerde hakemin biri Kasımpaşa Stadı'nda düdük çalıyor, bırakın Taksim'i Türkiye'de trafik duruyor. Peki bu hakemin çaldığı düdük veya başka görüntüler acaba Lig TV'nin yayın aracında var mıydı? Veya var mıdır? Aktüeller bunu yakalayabilmişler midir? Mesela yani diyorum...
PiERO BiLE FORMA GiYER!
Lig TV demişken aklıma geldi. G.Birliği-G.Saray maçını seyrediyorum, Drogba gol atıyor. Golden şüpheleniyorum, hemen akabinde yayıncı kuruluş pozisyonu durdurarak yayına sokuyor. Görüntüde Drogba ofsayt. Akşam" Maraton" yapmışlar pozisyon ofsayt çıkmamış. Hiç unutmam yıllar önce "Maraton"da yayın yaparken top çizgiyi geçti mi geçmedi mi diye bir alet gelmişti. Piero diye. Ve bir programda bu 'piero'yu kullanan arkadaş birkaç hafta evvelki pozisyondaki tartışmadan korkarak, etkilenerek" topu içeriye sokayım mı, çıkarayım mı" diye sormuştu. Topu öyle durdurursunuz ki ofsayt olmaz, öyle yerde durdurursunuz ki ofsayt olur. Gene acaba diyorum, Maraton'dan evvel "bazı şeyler konuşulacak" veya "bazı şeyler konuşulmayacak" diye bir toplantı yapılıyor mu? Merak ediyorum. Olabilir ya... Yayıncı kuruluşun politikası icabı böyle bir toplantı yapabilirler. Mesela yani diyorum...
DIŞI SENİ İÇİ BENİ YAKAR
G.Saray Stadı'nda yeni localar satışa çıkıyormuş. Açıklamada "koltuklar süper" deniyormuş. Televizyon da harikaymış, içerisi çok iyi ısınıyormuş. Peki soruyorum G.Saray yönetimine, bu locaları satışa çıkarırken hiç sıkılmıyorlar mı? Naklen yayın yapılan yerde acaba 20 dakika maç seyretseler ne olurlar? Ne havaları kalır, ne kravatları... Benim bacağımın yandığı gibi onların da bacakları yanar. Sahanın zeminini söylemeye gerek yok. G.Saray stadı aynı şu cümle gibi: Altı kaval, üstü şişhane.