Süper Lig'in yeni takımlarından Altay'ın tecrübeli teknik direktörü Mustafa Denizli, Yeni Asır'a özel açıklamalarda bulundu. "Altay'ın başına geçtiğim ilk günden beri Süper Lig'e çıkacağımızı biliyordum" diyen Denizli, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını da anlattı. İşte o röportaj...
Altay'dan aldığınız ücreti çeşitli vakıflara bağışladınız. Hangi vakıflar bunlar?
Mehmetçik Vakfı ile Türkiye Gaziler ve Şehit Aileleri Vakfı'na bağışta bulundum. Ben bu ülkede doğdum ve paramı bu ülkeden kazandım. Tabii ki ülkemizi en zorlu koşullarda canı pahasına koruyan askerlerimize ve gazi-şehit ailelerine elimden gelen desteği veririm. Biz onlara çok şey borçluyuz.
Mustafa Bey sadece bu sene değil, daha önceki yıllarda da böyle vakıflara bağışta bulunduğunuzu duyduk... Doğru mu?
Evet. Futbolculuk yıllarımdan beri böyle vakıflara bağışlarda bulunurum. Çok öğrenci de okuttum. Hatta okuttuğum çocukların birçoğu bugün mimar, doktor ve bürokrat oldu. Onların hayatına bir nebze de olsa dokunabilirsem ne mutlu bana.
Yerli teknik direktör deyince akla gelen birkaç isimden birisiniz. Başarılı olmanızın sırrı nedir?
Allah'a şükürler olsun bir teknik adamın yaşayabileceği tüm başarıları yaşadım. Teknik direktörlük, yönetme sanatıdır. Takıma ruh katmak için üstüne kafa yorarım. Uykumda bile düşünürüm, strateji çizerim. Futbolcularımın performansını yükseltmek, uyumlu bir takım yaratmak için çeşitli metotlar uyguluyorum. Futbolcularımın beni sevmesini beklemem ama bana inanmalarını beklerim. Hiçbir zaman hislerimle karar veren bir teknik direktör olmadım. Yani beni sevmediğini bile bile çalıştığım futbolcular oldu. Kararlarımı bireyselleştirmeden, takımın yararını gözeterek verdim her zaman.
"FUTBOLCU YETİŞTİREMİYORUZ"
Teknik direktör yetiştirme konusunda eksikliklerimiz var mı?
Teknik direktörlük usta-çırak ilişkisi gibidir. Usta öğretmez ama çırak öğrenir. Şimdi soruyorlar "Niye teknik direktör yetiştiremiyoruz?" diye. Gözlem yapmaya, kendini geliştirmeye dayalı bir meslek bu. Bunu başarmak için de çok çalışmak ve yetenek gerekiyor. Ben Galatasaray'da teknik direktörümle tartışmam sonrasında bu mesleği seçmeye karar verdim. Hocam Tomislav Ivic'in kararını eleştirdim, ufak bir tartışma yaşadık. Aynı günün akşamı bana "Sen haklıydın" dedi. Ve futbolu bırakıp, onun yardımcısı olmamı istedi. Sonra o ayrıldı. Ben de genç takımın antrenörü olarak devam ettim. Daha sonra Jupp Derwall geldi ve onun yardımcısı oldum. Eleştirel bakacaksın, sorgulayacaksın yoksa başarı da gelmez. Ben de teknik direktör adaylarıyla çalışıyorum. Onların yeni fikirlerle bana gelmelerini ve eleştirilerini çekinmeden bana yapmalarını istiyorum. Şu andaki birçok teknik direktör benim asistanımdı. Devletimiz çok güzel statlar yaptı, futbola çok büyük yatırımlar var. Ama ne yazık ki yeterince futbolcu yetiştiremiyoruz. Altyapıdan futbolcu gelmiyor. Bu hatayı futbolcuda değil kendimizde aramalıyız. Çünkü doğru çalışmaları yapmıyoruz.
"O GECE TRT BİNASININ BASILMASINI BALKONUMDAN İZLEDİM"
15 Temmuz'un yıldönümü yaklaşıyor. Siz neler söylemek istersiniz?
15 Temmuz'da evimin balkonundaydım. Evimin bir tarafı Ulus TRT'yi görüyor, bir tarafı da köprüyü. O gece TRT binasının basılmasını canlı canlı evimin balkonumdan izledim. TRT'nin üstüne helikopter geldi ve merdiven sarkıtarak indiler binaya. O sırada kulakları patlatırcasına bir uçak sesi duydum. Uçak 15 Temmuz köprüsünün üzerinden denize doğru indi ve sonra da 90 derecelik açıyla havalandı. O kadar ürkütücü bir sahneydi ki hala gözümün önünden gitmiyor. Türkiye'nin beklemediği bir anda böyle alçakça bir darbe girişimiydi. Ben diğer darbeleri de görmüş biri olarak şunu söyleyebilirim ki, teknolojinin bu kadar geliştiği bir dönemde halka rağmen hiçbir darbe başarılı olamaz. 15 Temmuz'da da halkımız demokrasisine sahip çıktı. Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
"TEKNİK ADAMLARIN DA FORMSUZ OLDUĞU DÖNEMLER OLABİLİR"
Şenol Güneş eleştirilerin odağı oldu. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Türkiye'de futbol başarıya endekslenmiş. Başarılıysan seni yere göğe sığdırmıyorlar, başarısızsan hedef oluyorsun. Ben bunu doğru bulmuyorum. Bir yıl şampiyon olmuş takımlar, diğer yıl çok başarısız olabiliyor. Takımda neler yaşandı, içini bilemeyiz. Futbolcular gibi teknik adamların da formsuz olduğu dönemler olabilir. Şenol da böyle bir döneme denk gelmiş olabilir. Milli takımların turnuva öncesi gereksiz takımlarla maç yapmasını da hiçbir zaman doğru bulmadım. Takımın eksiklikleri vardı ama şunu da görmek lazım, futbolcuların çoğu şampiyonluk yaşamış takımlardan geldi. Başarıya doymuş futbolcuların da motivasyonu daha düşük olabiliyor. Bence Milli Takım'ın performansını bu da etkiledi. Bir de, ülke olarak beklentilerin çok yüksek olması Milli Takım üzerinde baskı yaratmış olabilir. Dolayısıyla bu turnuvada Milli Takım'ımız beklentilerimizi karşılayamadı.
"ÖNEMLİ OLAN ŞÖHRET DEĞİL TOPLUM SEVGİSİ"
Futbol sizin hayatınıza neler kazandırdı, neleri kaybettirdi?
En çok manevi açıdan kazancı oldu. Tanınmak ya da şöhret olmaktan öte toplumun sevgisini kazanmak benim için daha kıymetli. Kaybettirdiklerine bakarsak, futboldaki baskı ve stres yaşamımı olumsuz etkiledi. Bir de futbol o kadar çok vaktimi alıyordu ki çocuklarımın büyüdüğünü göremedim.
ALTAY YENİLDİĞİ ZAMAN AĞLADIĞIM GÜNLER OLDU
Altay'da büyük bir başarıya imza attınız. Bu başarıyı neye borçlusunuz?
Takımın başına geçtiğim ilk günden beri Süper Lig'e çıkacağımızı biliyordum. İnanıyordum buna. Futbolcularımız da buna inandı. Takım ruhuyla hareket ettik ve başardık. Ben Altay'a görev emri bilinciyle geldim. Transfer teklifinde bulunmadılar, çağrıda bulundular, ben de takımın başına geçtim. Altay'ı baba ocağım gibi görüyorum. Altay'la bütünleştim. Yıllarca başka takımları da çalıştırdım ama gözüm hep Altay'ın üzerindeydi. Yenildiği zaman ağladığım günler oldu. Altay'ın başarısızlığı başka takımlardaki teknik direktörlük performansımı bile olumsuz etkilerdi. İşte bu kadar bağlıydım Altay'a.
"ERDOĞAN'IN YATIRIMLARI SAYESİNDE FUTBOLDA ÇAĞ ATLADIK"
Başkan Erdoğan'ın Altay'ın Süper Lig'e çıkmasından dolayı sizi aradığı basına yansıdı. Neler söylemek istersiniz?
Evet, kendisiyle konuştuk. Beni her başarımdan sonra arar ve tebrik eder. Cumhurbaşkanımız sadece beni değil, başarılı olan takımların yöneticilerini ve teknik adamlarını da arar. Belediye başkanlığı döneminde ben Milli Takım'ın başındaydım. O zamandan beri kendisiyle çok güzel bir iletişimimiz var. Cumhurbaşkanımızı uzun zamandır tanırım, çok vefalı bir insan. Eski futbolcu olduğu için futbolu da yakından takip ediyor. Futbola büyük yatırımlar yaptı. Ben futbolcuyken toprak zeminde oynamaktan her yerim simsiyah olurdu. Şimdi bakıyorum, o yıllarla bugünkü koşullar arasında çok büyük fark var, adeta çağ atladık.