Yunus Akgül

Yunus Akgül

21 Ocak 2018 | Pazar

Bürokratik kilit

Köhnelerden yeniye geçişlerin önündeki kalın takoz...
Var olma ve yaşama sebebi, statükonun devamına bağlı olduğu için her türlü yeniliğe, gelişmeye engel oluşturan devlet içindeki malum bencil yapı...
En üst bürokrasiye çöreklenmiş, yerinden sökülüp atılmasının zor olduğunu bilerek ve buna güvenerek istediği gibi at oynatan güruh...
Hangi iktidar gelirse gelsin iktidarı sarsılmayan, görevinde başarılı olmak ya da idealizm gibi bir derdi, temsil ettiği hükümetin başarı ya da başarısızlığı hiç umurunda olmayan yönetenler sınıfı...
Bürokratik oligarşi, kısa bir paragraf olarak işte böyle özetlenebilir.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkenin gelişmesinde en büyük engellerden biri olarak görüp, başbakan olduğu günden beri bitirmek için amansız bir savaş verdiği bu hantal yapı, ne yazık ki halen çeşitli şekillerde ülke yönetiminde kendini göstermekte...
Devletin birçok alanını kuşattığı gibi Türk spor yönetimini de teslim almış bu yönetenlerle Ak Parti hükümetlerinin -özellikle ilk yıllarında- verdiği mücadelenin büyüklüğünü, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çıkarılan onlarca kanun gösteriyor bize...

Özerklik tek örnek
Genel Müdürün onayı olmadan bir kalem, bir eşofman dahi alma şansı olmayan spor federasyonlarını özerkleştirip kendi başkan ve yönetimlerinin seçimini sağlamak, bu zorlu mücadelenin sadece bir tek örneği....
"Farklı bir branştan geldiğim için eski sporcular beni eleştiriyor. Ben buraya isteyerek gelmedim. Batmış, bitmiş, Türkiye'yi rezil etmiş bir federasyona disiplinli, sporu bilen, otoriter ve bu işi yapabilecek birini aradılar ve beni buldular" diyebilme cesaretini gösteren veya şecaat arz ederken sirkatin söyleyen federasyon başkanlarımız varsa, bürokratik oligarşinin Türk sporunu esir aldığı ortadadır.
Ya da başka bir açıdan değerlendirirsek;
Türk sporunun hareket alanını daraltan bu yapının bir spor adamını, ehli olmadığı, tanımadığı ve başarılı olma şansının olmayacağını düşündüğü bir göreve yamayarak, harcamaya çalışması olayıdır.

Bürokratik oligarşi
Nereden bakarsak bakalım sporumuz adına içler acısı bir durumdan bahsediyoruz. Görülüyor ki; özerkleştirdiğimizi, kendi başkan ve yönetimlerini seçtiğine inandığımız federasyonlar, "bürokratik oligarşi"nin elinde.... Üstelik bütün bunları, kanun ve yönetmeliklerde hiçbir değişiklik yapılmadan, adeta tereyağından kıl çeker gibi ikame etmeyi başarıyorlar; vahamete bakar mısınız?
İster istemez merak ediyoruz;
Dünya ve Avrupa şampiyonalarında, olimpiyatlarda madalyalar beklediğimiz bir branşın federasyon başkanının bu yakınışı, acaba daha başka kaç federasyon başkanı için söz konusu?
Varlığını ve pozisyonunu koruma uğruna, Türk sporunun tüm reflekslerini felce dönüştürmekten yeis duymayanlarla acilen ve çok ciddi bir mücadelenin başlatılması gerekiyor.
Bu bürokratik kilit bir an önce açılmazsa en başta 2020 Olimpiyatları kaybedilecek ve Şubat ayında Güney Kore'de yapılacak olan Kış Olimpiyatları gibi daha niceleri elimizden kayıp gidecek.

Turizmin geleceği
Bir slogan haline getirdiğimiz "Spor bir ülkenin en iyi tanıtım aracıdır" sözünü, bir kez daha tekrar etmekte fayda var.
Herhangi bir şampiyonada kürsüye çıkan sporcu, bütün dünyaya ülkesinin adını ezberletir.
Kürsü aynı zamanda, ülkelerin gelişmişlik düzeyi ile büyük oranda paralellik arz eder.
Diğer yandan, kendi ülkenizde yaptığınız büyük spor organizasyonları ile bütün dünyaya ülkenizi izletirsiniz.
Orada yarışan bütün sporcular sizin turizm elçileriniz olur. Ayrıca bugün yarışmak için gelen sporcu yarın turist olarak gelir ki; Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu'na katılan yabancı sporcuların, ülkemizin değişik bölgelerinde pedal çevirirken hayran kaldıkları yerlere, daha sonra turist olarak maaile rotayı çevirmeleri, buna en güzel örnektir.
Türkiye, yakın geçmişte Universiade Yaz ve Kış Oyunları, EYOF Yaz ve Kış Olimpik Festivali, FIBA Dünya Kadınlar ve Erkekler Basketbol Şampiyonası, Formula 1, Moto GP gibi birçok önemli organizasyonla büyük sükse yapmış, yüz milyonlarca dolar harcayarak yapamayacağı reklamı buetkinlikler sayesinde gerçekleştirmişti.
Bunun bir diğer adı da;
"Adım adım Olimpiyata'" demekti aslında...

Türkiye kazanacak
Ne yazık ki, uzunca bir süredir ülkemizde dünya çapında bir spor organizasyonu gerçekleştirilmedi.
Önümüzdeki yıllarda da, maalesef takvimde böyle bir etkinlik görünmüyor. Sadece bazı federasyonlarımız, o da kendi gayretleri ile federasyonları adına büyük sayılabilecek bazı etkinlikleri her şeye rağmen ülkemize getirmeyi başarıyor. Örneğin;
Kayak Federasyonu'nun girişimi ile 3 Mart 2018'de FIS Snowboard Dünya Kupası'nın bir ayağı Erciyes'te düzenlenecek.
Yine, 2018 yılının ülkemiz sporu adına bir diğer önemli bir organizasyonu da Türkiye Motosiklet Federasyonu'nun 1-2 Eylül tarihinde Afyonkarahisar'da gerçekleştireceği Dünya Motokros Şampiyonası... ABD, Rusya, İngiltere, İtalya, İsveç, İsviçre, Endonezya ve Arjantin'de gerçekleştirilen bu büyük MX Grand Prix'in bir ayağı artık ülkemizde....
Bu yılın bu en önemli spor organizasyonunun sloganı ise tam da sürekli vurguladığımız spor turizminin ana fikrini anlatıyor: "Spor, turizmin geleceğidir!.." Şampiyonaya dünyanın çeşitli ülkelerinden sporcular ve aileleri, spor yöneticileri, TV ve gazetelergelecek. Pistte kim kazanırsa kazansın, kürsüye hangi sporcu çıkarsa çıksın kazanan Türkiye olacak, Türk turizmi kazanacak.
Anlayacağınız; motosiklet uçup giderken, ülkemizi de yine yükseklere uçuracak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor