Durdu, düştü
İlk yarıda müthiş bir Beşiktaş izledik. Veli yaptığı her şeyin dışında ekstradan "Gutivari" ara paslar atmaya çalışırken Almeida yüksek topların tamamını aldığı gibi aldıklarını da iyi kullandı. Tesadüfen arka bahçeye göndermedi ve yanı başında konumlanan Holosko, Olcay ya da Fernandes'e indirdi.
Yetmedi bir asist yaptı.
Garip olan şu ki ilk yarıdaki iyi futbol bir tek pozisyon ve yalnızca bir gol getirdi. ikinci 45 dakikada roller değişti.
Gaziantepspor koştu, Beşiktaş durdu. Olcay kayıp, Veli yorgun, Fernandes ise artık topa çok uzaktı. Orta saha düştü vesselam.
Sosa oyuna girer girmez golü atarken koşmayan bir Beşiktaş'ın sahada tutunmasının mümkün olamadığı gerçeği ortaya çıktı.
Üstelik kötü oynadıkları dakikalarda Fernandes'in usta işi pası, Almeida'nın kafasıyla tekrar öne geçmelerine rağmen tutunamadılar.
Son gol muhteşemdi
Çünkü oyun üstünlüğü Gaziantep'teydi.
Beşiktaş rakibine top göstermediği ilk yarıda sadece bir gol atarken, Gaziantep daha iyi oynadığı ikinci yarıda üç gol buldu. Bence maçın "en anlamlı" noktası bu.
Son gol ise muhteşemdi ve manzarada McGroger'un da payı vardı. Beşiktaş'ın çocuğu Orhan Gülle deyim yerindeyse "evden" vurdu, oradan mektup göndersen üç günde gider!
O gol yenmez. Çok net olan şu; koştukça farklılaşan Kartal oyunu rolantiye aldığı anda sıradanlaşıyor.
O nedenle herkes her maçta, "kendi kilometre ortalamasına" ulaşmalı. Hedef şampiyonluksa şartı budur.
Ne demiştik, durma yoksa düşersin, Kartal durdu, düştü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.