Esas forma
Dakika 37; kaleci İrfan'ın hatasıyla topu önünde bulan Halil Dervişoğlu, yanında "bomboş" duran Feghouli'ye pas vermeyip, önünde iki Göztepeli varken, kaleye şut çekti. Çektiği şeye "şut" diyebilirsek tabii. Üç dakika sonra, hafif çaprazdan saha içine giren Feghouli'yse, tam şut çekmesi gereken anda arka direkteki Halil'e pas vermeye çalışarak, "büyüklük bende kalsın" demek istedi sanki... Verdiği topa "pas" diyebilirsek tabii... İki dakika sonra, yedi milyon Euro'ya alındığında, 20 milyon Euro'ya satılacağı konuşulan Luyindama'nın beklenen(!) hatasıyla Göztepe öne geçti. Çok enteresan; Terim'in takımı, bu sezon her maçta ilk yarı sonunda gol yemeyi "bir şekilde" başarıyor(!) Devre arasında fatura Luyindama ile Feghouli'ye kesildi. Sanırım Fatih Hoca, Halil'in vermediği pastan daha çok, Feghouli'nin çekmediği o şuta kızmış. Diagne ve Alpaslan, Luyindama ve Feghouli'den ne kadar kötü oynayabilirdi ki? Derken Halil'in son derece zayıf şutuyla beraberlik geldi. Halil, zoraki bir şekilde sevindi fakat o golün Göztepe kalecisi İrfan Can'a yazılması hiç de abes değil bence. Futbol, sadece "hatalar oyunu" olsaydı iyi bir maç izledik diyebilirdim. Maçtaki en güzel şey Morutan'ın kendine has yetenekleriyle attığı klas goldü. Dünyanın tüm liglerinde (biz hariç) ev sahibi takım klasik formasını giyer. İçerideki maçlara tüm kulüpler "esas" formalarıyla çıkar. Sarı kırmızılılar kötü gidişe "dur" demek ve "beyaz bir sayfa" açmak adına beyaz forma giydikleri maçta çok zor kazandı. Hem de evinde, ligin en formsuz takımlarından biri karşısında. "Milli maç arasına kadar alınacak her puan kârdır" demekten başka bir şey yok şu an. Terim'in başında olduğu bir Galatasaray için böyle söyleyeceğim, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi; Marsilya'da, özenle seçilmiş bir on birle, katı bir savunma taktiği uygulanmazsa, ağır bir yenilgiye maruz kalınabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.