Türkiye'de orkide tarlası yok
Londra Olimpiyatları için geri sayım başladı. Rekor sayıda (114) sporcu ile katılacağız ve Türkiye adına oyunları kadınlar domine edecek. İddialı bir kadromuz var. Londra maceramızı nasıl görüyorsunuz; ne tür sonuçlar bekliyorsunuz?
Türkiye'de bütün spor teşkilatı olimpiyattan olimpiyata, 4 senede bir değişiyor.
2000 Olimpiyatları'ndan dönerken, zamanın spor bakanı, "Spor teşkilatı A'dan Z'ye değişecek" dedi.
Gene 'A' ile 2004'e girdik. Dönüşte spor bakanı, "Spor teşkilatı A'dan Z'ye değişecek" dedi. 2008 Pekin'e yine 'A' ile gittik. B olmadı!
2008'den dönerken, yine spor bakanı, yine "Spor teşkilatı A'dan Z'ye değişecek" dedi.
Yine 'A' ile gidiyoruz! Temelde değişen hiçbir şey yok.
TANJEVİC'İ NİYE SEÇTİ!
Ama ülkenin spor yapma olanakları doğal olarak ortayır. Birtakım yetenekler kendilerini gösterme fırsatı buluyorlar ve iyi bir kuşak yakalıyorsun. Mesela 12 Dev Adam, Türkiye'de ekilmiş, yetiştirilmiş bir basketbol tarlasının ürünleri değiller.
Tesadüfen bir araya gelmiş bir kuşaktı; onu da doğru dürüst kullanamadık.
Kullanabilseydik, 'Biz bu 12 Adamı bulduğumuza göre 122 Dev Adam, 1122 Dev Adam bulabiliriz' deyip bir organizasyon kursaydık, 2012 Olimpiyatlarında, Türk erkek basketbol takımı olurdu.
Ama Turgay Demirel hâlâ başta!..
A'dan Z'ye değişen Türkiye'de...
Hiçbir şey yapamayan, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en başarısız federasyon başkanı...
Şimdi yine takımın başına Tanjevic'i getirmiş. İnanamıyorum.
Cumhuriyet'te Ahmet Kurt neler yazıyor. Türkiye'de bir spor bakanı olsa, Ahmet Kurt'u makamına davet eder, 'Gel kardeşim; sen ne diyorsun' diye sorar. 'Tanjevic'e ödenen maaşların tamamı Tanjevic'in cebine girmiyormuş.' Öyle yazıyor Ahmet Kurt... Peki kimin cebine giriyor o zaman?
Ortada öyle korkunç şeyler dolaşıyor ki!.. Ama Türkiye'de spor bakanı yok.
Suat Kılıç, Bakanlığa geldiği günden beri benim sorduğum soruya cevap veremedi: "Başbakan'ın emriyle verilen 28.5 milyon lira kimlere, nasıl dağıtıldı?
Şunu bir sorun, cevabını bana da yollattırın" dedim.
Ben sıradan bir adam değilim.
55 yıllık gazeteciyim. Bu ülkenin en büyük gazetelerinden birinde köşe yazıyorum ve en çok okunan köşe yazarlarından biriyim.
Benim yazdığım yazıyı görmezden gelemez. Ben hancıyım.
Ben 55 yıldır buradayım. Kaç tane spor bakanı gördüm, sayısını bilmiyorum. O yolcu...
Alınmasın...
Ama benim soruma cevap veremediğini görüyorum; vermediğini değil...
Veremediğini görüyorum!
Bir şey var; Turgay'dan korkuyor.
Sayın Bakan... Koskoca Türkiye'nin spor bakanı, Turgay Demirel'den korkuyor arkadaş! 'Hıncal kardeşim bu 28.5 milyon liradan, Hidayet Türkoğlu'na 2.5 lira, Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Esat Yılmaer'e 2 lira verilmiştir.' Para verildiğine göre makbuzu olacak değil mi! Bir spor bakanı, bunu yapmaktan niye korkar?
Sonra biz olimpiyatlarda yokuz.
12 Dev Adam'dan bu yana nerelere gelmemiz lazımdı.
Olimpiyatın favorilerinden olmalıydık, olimpiyatlarda yokuz!
Kadın sporunda, bir ivme yakaladık.
Bunda iki şey var; 1- Şampiyon şampiyonu çeker.
Bir yerde bir başarı oldu mu, diğerlerinin de ilgisini çeker.
Bir Süreyya Ayhan, bir sürü ailenin, kızlarının spor yapmalarına izin vermesini sağladı. 'Bizim kızımız da Süreyya Ayhan olabilir' diye... Yani bir tutucu çemberi yıktık.
KÜBA'YI BİLİYORUZ
Okul çapında kalan, liseden mezun olunca spora 'eyvallah' diyen kızlarımız, başarılı olacaklarını hissedince devam etmeye başladı.
Böylece o 12 Dev Adam gibi iyi bir voleybolcu kuşağı yakaladık.
Arka arkaya büyük başarılar elde ettiler.
Dünyanın en iyi takımlarını yendiler. İşte şimdi olimpiyata gidiyorlar. Ama bu Türkiye'de yerleşik bir voleybol tarlası kurulduğu anlamına gelmiyor. Ben görmedim hiç... Bu koşulların yarattığı bir sonuç...
5 sene sonra ne olur; bilmiyorum. Ama ben 5 sene sonra Küba'da ne olacağını biliyorum.
5 sene sonra Rusya'da ne olacağını biliyorum. 5 sene sonra Brezilya'da ne olacağını biliyorum.
Kendi memleketimde ne olacağını bilmiyorum. Çünkü onlar tarlaları devamlı ekiyorlar. Biz de tarla yok. Bizde hasbelkader, uçurumun kenarında yetişmiş orkideler var. Hepsi de aynı mevsimde yetiştiği için böyle bir takım ortaya çıkmış.
* * *
ASLI SPRİNTLERE YANIT VEREMEDİ
Aslı Çakır Alptekin, Dimound Legue'de 3.56 koşarak yılın en iyi derecelerinden birisine imza attı ve bütün dikkatleri üzerine çekti. Aslı konusunda düşünceleriniz değişti mi?
3.56 fevkalade güzel bir derece... 2 Helsinki'de 4.05 koşmuştu.
O yarışı da seyrettim. Atletizmde mesele derece değil.
Mesele yarışı kazanmak...
Yarışı kazanmak için iyi derece yapmak ikinci unsur...
Birinci unsur; yarışmacı olacaksın ve iyi taktik alacaksın hocandan...
Süreyya, dünya ikincisi oldu. Dünya şampiyonluğunu o yüzden kaybetti. Herkes Süreyya, dünya ikincisi oldu" derken ben, "İkinciliğe sevinmeyin. Dünya şampiyonluğunu kaybetti" diyordum. Çünkü Yücel Kop, yanlış koşturdu Süreyya'yı...
Atletini iyi bileceksin. Senin atletinin sprinti iyi değilse, son 100 metrede yapılan, ataklara karşılık veremiyorsan; son 100 metreye tek başına gireceksin. Atak yapacak ya da sprint yapacak kimse olmayacak. Yani ilk turları hızlı koşacaksın, son 100'e hiç kimsenin gücü yetmeyecek.
O zaman Süreyya yarışı yürüye yürüye kazanır.
Aslı da son 100 metrede sprintlere, ataklara cevap veremedi.
Çok iyi koşmasına rağmen... Bu uzun vadede çok iyi bir hoca tarafından çalıştırılması gerektiğini gösteriyor.
Kısa vadede; olimpiyatlarda yarış taktiğinin çok iyi verilmesi gerekiyor.
TAKTİK ÇOK ÖNEMLİ
Olimpiyatlarda tabii ilk planda hedef kazanmak değil.
Önce birinci turu, sonra yarı finali geçmek. Start listeleri belli olur bir gün evvelden, o yarışta kimlerle yarışıyorsa, hocasının rakiplerini iyi tanıyıp Aslı'ya ona göre taktik vermesi lazım.
3.56 hiçbir işe de yaramayabilir, 1500 metrede olimpiyat şampiyonu da yapabilir. O zaman fark ne; taktik...
Hangi koşullarda 3.56 koşacaksın; hangi koşulda 4.05 sana yetecek iyi bileceksin.
Hem rakiplerini iyi bileceksin hem de atletinin zaaflarını ve gücünü iyi bileceksin.
1500 koşan İlham Tanui Özbilen... Helsinki'de rakibinin ayağına bastığı için diskalifiye edildi. Ben hayatımda bu kadar 'aptalca' koşan adam görmedim.
Box'ın içinde kaldı, önün kapalı çıkamıyorsun, bu yanında kulvar var, kulvar dışına çıkan diskalifiye, sağ tarafın kapalı, sağ tarafında da adamlar var.
Mahkum vaziyette son 100 metreye girdi, 'atak yapayım' derken Finlandiya'lı sporcunun ayağına bastı Finlandiya'lı da ev sahibi atlet olduğu için diskalifiye etti. Önde koşsa, önü açık koşsa mesela rahat madalya alırdı. Birinci bile olabilirdi.
Sırf taktik hatası, antrenörsüzlük...
YERİNİ İYİ SEÇ
Yıllar yıllar evvel Balkon Şampiyonası'na gittik. Ben de idareciyim, o zaman atletizm federasyonundayım.
Mehmet Tümkan'ın civarına yaklaşacak adam yok Balkanlar'da...
Yarış sabahı Tümkan'a "Bu yarışı bir türlü kaybedersin; box'ın içinde hapsolursun.
Çıkmaya kalktın mı çok geç. 'Aman ha!' dedim.
Koşacağın yeri iyi seç yarışta, rahat olsun... Vurdu gitti Balkon rekoru, Balkon şampiyonu...
Ben atletizm antrenörü değilim.
Hayatımda bir gün böyle bir iş yapmadım. Ama ben Mehmet Tümkan'ın yarışçılığını gayet iyi biliyorum.
Derecelerini gayet iyi biliyorum, yarışçılığını, rakiplerini gayet iyi biliyorum. 'Bu adam nasıl kazanır' diye düşünmüyorum. 'Bu adam nasıl kaybeder?' Box'ta hapsolursa kaybeder. "Aman Mehmet box'a girme."
Şu yarışta birisi İlhan'a, 'Box'ta kalma' dese madalya getirirdi, diskalifiye oldu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.