Hafıza kaybı

Fenerbahçe ilk yarı bitmeden şampiyonluk umutlarını tarihinde ilk kez bu kadar erken yitirdiyse, kimse Aziz Yıldırım'dan kalan enkaz yığınını bahane etmesin! Göreve gelirken verilen sözlerle ortaya sunulan gerçekler arasında yönetimin de büyük yenilgisi vardır. Yağcı medya adresi başka tarafa taşımak istese de bu yenilginin adı Ali Koç ve arkadaşlarıdır.

***

Comolli'nin sırrı kaç kere yere döküldü de adam hala görevde. Kendi çıkarları tavan yapan birine karşılık Fenerbahçe'nin geleceği sebil edildi, bu yağmaya göz yumuldu. Bu adamın Türkiye ve Fransa arasındaki para dolaşımını herkesten iyi bildiği ortadayken, Fenerbahçe'nin kan dolaşımını bozduğunu görmek için nasıl bir gözlük gerekiyordu acaba? Comolli bu saatten sonra valizini toplasa bile ihtiyacı olandan fazlası o valizin içindedir. Kabaran hesap cüzdanı da caba! Merak ediyorum altyapı hocalarını "moral bozuyorlar" diye bir çırpıda ipe çekenler, böyle bir adamın karşısında "çivilenmekten" nasıl bir gurur duyuyor acaba?

***

Bir yanda takımın içindeki pahalı hayaletler, öte yanda gelgeç gönüllüler. Transferde harcanmış 30 milyon euro. Ve Comolli'nin yönettiği hüzün bankasından mudilerine yeni yıl armağanı. "Küme düşme çemberi!" Hiç kimse bu adam kadar Fenerbahçe'den kovulmayı hak etmediyse, hala böyle bir adamın arkasında duranlar eleştirilerin cümlesini hak etmiştir.

***

Sık sık aynı şeyleri dile getiriyorsak Fenerbahçe'ye duyduğumuz saygı ve Fenerbahçeli çocukların hüznünü yakından tanıdığımız içindir. İçler acısı Fenerbahçe'ye gazete sayfalarında yağ çekmek, kötü olanı vurgulamaktan daha değerliyse güvendiğimiz resimler farklı çıktı demektir. Bu da bizim yenilgimiz!

***

Şimdi yeni bir gerçek çıktı ortaya; Ersun Yanal! "Bu kapıdan giremez" denilen Ersun Yanal, Fenerbahçe'nin aydınlık ruhuna darbe indirmek için harika bir seçim (!) Eğer Ersun Yanal o kapıdan girerse birçok insanın gönlünde Ali Koç resimleri de duvardan inecektir. Aykut Kocaman'ın onurlu duruşuna sahip çıkmayan Fenerbahçe taraftarı Ersun Yanal'a sahip çıkıyorsa, onlar da içlerindeki Fenerbahçe ruhunu sorgulasınlar. Sahiplendikleri böyle bir adamla kaybedecekleri değerlerin gururunu da apolet yapsınlar. Dördüncü yıldız niyetine!

***

Sosyal medyada "günü kurtarma sanatı" diye bir şey icat edildi. Görüyoruz ki; sevdaları sırtlamak herkesin harcı değil. Oysa görebilenler için can simitleri yüreklerde! Adedi milyonlarca. Atasözlerine inat ayakta ölmenin gururuna mahsuben söylenmiş sözler de var. "Denize düşsek de sarılmayız yılana, düşmesek de!"

***

Düşünüyorum da bütün değerler kaybolurken asalet mi ayakta kalacaktı? Ayakta kalma kriterlerini de toplum belirliyor artık. "Kötülüğe karşı direnmeyeceksem yaşamanın ne anlamı var?" sözü tarihe karıştı. Şimdi günün şartlarına göre pozisyon almaya "ustalık" deniyor. Eskiden "hezimet" denirdi.