27 Kasım 2012 | Salı

İkilemler!

Burası garip bir ülkedir.
Adamına göre hakemlerimiz. Kişiye özel sorularımız vardır.

* * *

Aykut Kocaman'ın Gençlerbirliği maçında hakemlerle itiraz faslı, neredeyse maçın öznesi oldu.
Oysa Aykut Kocaman'ın hakemle muhatap olmasının iki maçlık geçmişi mevcut.
Kendimize sormamız gereken sorular… Bu bir alışkanlığa dönüşür mü?
Aykut Kocaman'ı iki maçta böylesine ayaklandıran nedir?

* * *

Çünkü ne kadar eleştirsek de, Aykut Kocaman'ın yıllardır saha kenarında olsun, saha içinde olsun efendi bir duruşu var. Ama Aykut Kocaman'ın hakemlere güveni yok.
Kimin var ki!
Adam ayıran, takım kayıran düzende!

* * *

Bir gazetecinin istediği soruyu sorma hakkı var.
Cevabını alabildiği sürece… Ama gazetecilerin, her teknik adama eşit davranmak gibi yükümlülükleri de var.
Başkalarından sakladıkları soruları Aykut Kocaman'a sormakla mesele hallolmuyor.
Çanak soru bankaları mudilerine yüksek oranda faiz verirken, gerçekler ortada duruyor çünkü.

* * *

Elazığspor maçında Fatih Terim'in penaltı pozisyonuyla kendini kaybetmiş adam portresine baktım.
Kazanma duygusunun içinde hırs elbette var.
Ama ağzından tadı kaçmış cümleler asla!
Emre Çolak pozisyonu harcamış, futbolda bunlar yok mu?
Galatasaray maçı kaybetse ne olur.
Hele kazanmayı hak edecek bir futbol ortaya koyulmadıysa!
Fatih Terim o kaybı, Beşiktaş maçında Burak Yılmaz'ın, ahlaksız penaltısıyla kazandığı puana saysın!
Kaçan bir pozisyon, Emre Çolak gibi yetim bakışlı bir çocuğun kalbini kırmaya değer mi?

* * *

Sevmek dediğin, en kritik anlarda bile bir delikanlının arkasında durmaktır.
Saygıysa… Gördüğü dağ gibi saygıya karşılık kimsenin böyle bir söz söylemeye hakkı yoktur.
Hem insani, hem sportif açıdan yakışıksız bir duruş.
Bir teknik adamın, sevdiğini öldürmeye ve "p.ç" etmeye hakkı var mı?

* * *

Fatih Terim'in bunları çoktan aşması gerekir.
Kendisine yakışan da budur.
Benim asıl meselem ülkedeki ayrımcılık.
Fenerbahçe dendiği zaman, bayatlamış ekmekleri yeniden pişirip fırına verenlerin, gerçek günahlarda kabuklarına çekilmeleri.
Hafta boyunca "Ulan" kelimesinin ardından koşanların, en ağır sövgülere kaplumbağa pozisyonu takınmaları.
Bu ülkede altına kaçırdıkları korkuların üzerinde tepinen yorumculuk itibar gördükçe.
Sportmenliğin "p.ç" edilmesinin hükmü olmayacaktır.
Korkularını apolet yapanları büyük yorumcu yapan da budur belki.
Dibe çökerken yükselenler ülkesinde!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor