Gençlik
Futbolun soyundan bir adam gelirdi mahalleye.
Sessiz sedasız maçları izler, yetenekli gençleri bulur, futbola kazandırırdı.
Gençlerin şimdiki gibi çalışma şartları bile yoktu.
Büyük takımların bile sadece bir genç takımı.
Şimdi her yaşa özel takım mevcut ama gençler büyük takımlarda üvey!
* * *
Önce mahalleler bozuldu.
Sonra yöneticiliğin ve teknik adamlığın hücre dokusu.
Şimdi parası olan popüler futbolcuları transfer ediyor da.
Kimse sormuyor. "Altyapıdan kaç futbolcuyu takıma aldınız?"
* * *
Şimdi boş vakitlerinde yöneticilik yapan adamların eğlencesidir futbol.
Taraftar diliyle konuşuyorsa, bir yöneticinin başarısı; rakip takım yöneticisiyle yaptığı çamur güreşine bağlı.
Gerisi taraftar için de boş.
Futbolun soyu için de.
* * *
Transferde çuvalla para harcayan koca Fenerbahçe'de Emre Belözoğlu'nun yokluğu tartışılıyor.
Neymiş, yeri dolmuyormuş!
Giden gitmiş, kalan kalmış!
Mehmet Topal bir yalanmış!
Eğer bir adama 5 milyon bonservis bedeli ödeniyor da, giden futbolcunun yerini doldurmadığı düşünülüyorsa.
Madem öyle, hasbelkader transferlerin açığını kim ödeyecek?
Kendilerini harcatmamak için, böyle harcamalar yöneticilikte her zaman makbulse...
Daha ilk maçta, sızlanmalar istihkakını aşıyorsa...
Sezonun projesi yanlış çizilmiş demektir.
* * *
Bir adamın yokluğu, Fenerbahçe'deki çok şeyin varlığı oluyorsa.
Gençliğe vurulan darbenin izleri de, orta yerde duruyor demektir!
* * *
Galatasaray'a bakıyorum Semih Kaya ve Emre Çolak gibi iki genci takıma kazandıracak cesareti gösteren bir kulüp, Melo'nun derdinde.
O Melo ki, her türlü çirkinliğin içinde bulunmuş.
Başkana ve yöneticilere lafını esirgememiş.
Ve koca Galatasaray bu adam için çırpınıyor!
Galatasaray Melo'yla mı ayakta kalacak yani?
Güçlenmiş bir Emre Çolak'ın varlığının, Melo'nun yokluğunu aratmayacağının düşüncesi hükümsüz mü?
* * *
Yöneticilerle kablo bağlantılı yaşayan bir gazetecilik dünyasındayız artık.
O yüzden her şeyin para ve popülerlik olduğu bir dünyada, böyle konuların kimsenin ilgisini çekeceğini sanmıyorum.
Eski güzellikleri yaşamak isteyen bizim gibilere "yaşayan ölü" diyorlar.
* * *
Kimseye akıl vermek haddimize değil.
Merak etmeyin, memleketi kurtarmayı çoktan bıraktım.
Benim kurtarmak istediğim, gençliğe verilen değer!
Nasılsa hayat bir varmış bir yokmuş.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.