Gürcan Bilgiç

Gürcan Bilgiç

26 Kasım 2010 | Cuma

Alex'ten ötesi

Altı sezondur Fenerbahçe'nin hiç şüphesiz en önemli oyuncusu Alex. Pierre van Hooijdonk, üstüne Anelka gibi dünya devlerinin yanında ışıltısını hiç söndürmedi. Roberto Carlos bile onu gölgede bırakamadı. Hep ayrıcalıklı, hep farklı kalmayı başardı. Alex'i çok eleştirdik. Övdüğümüz gibi. Ona laf attığımız nokta, sahada yürüme modunda kaldığı maçlardı. Bu seneye kadar takım hep onun ayağına baktığı için, inişli-çıkışlı veya keyifsiz oyunun sorumlusu da bir anda Alex oldu. Aykut Kocaman ile Alex'in anlaşamadığı nokta da bu oldu zaten. Kocaman; endeksli takım, ayrıcalıklı oyuncu istemedi. Kendisi de bir dönemler yıldızı olduğu bu takımda, ayrıcalıklı veya kendisini farklı gören oyuncuların nelere mal olduğunu çok iyi biliyordu. İşe başladığı gün iki istek belirtti; profesyonel davranacaksınız, antrenmanda iyi çalışacaksınız. Geçen beş sezon ne yaparsa yapsın formayı alan "ayrıcalıklı" bir oyuncu için bu kulvara girmek elbette kolay değildi. İster istemez bir iktidar mücadelesi oluştu. Ne zaman ki, Aykut Kocaman'ın yıkılmayacağı veya vazgeçmeyeceği anlaşıldı. Ne zaman ki, Alex sezon sonu biten sözleşmesinin uzatılması için Kocaman'ın onay vermesi gerektiğini anladı. Her şey değişti. İyi yapılması gereken "iş" için, taraflar maksimumlarını vermeleri gerektiğini fark ettiler. Kocaman, Alex'ten biraz daha fedakarlık yapmasını istiyordu. Kaptan da bu isteği kırmadı. Sahada çok farklı, estetik, keyifli olabilen, hepsi bir tarafa ayağına top geldiğinde heyecan verebilen ender oyunculardan Alex. Bunu hep yapmasını istiyor, yapmama sayısı, yaptıklarından az olduğu için de eleştiriyoruz. Bu nedenle Alex eleştirilemez diye düşünenler, futbolun sığ seyircileridir.

* * *
Barcelona gibi
Bucaspor maçında Alex'in oyundan alınışını eleştirenler, onun yerine oyuna giren Semih Şentürk'ün, maçı kopartan hamlelerin sahibi olduğunu ısrarla görmek istemiyorlar. İşte onların futboldan anladığı bu. Bir kahraman yaratıp, arkasına saklanıp, ertesi hafta ne olacağını bilmedikleri bir performansa kendilerini ortak etmenin peşindeler. Farklı bir lafları da yok. Semih, Niang'ın müthiş golünün asistini yaptı. Niang da beşincide Semih'e jest yaptı. Ceza alanı üstünde, rakibin markajı altındayken, yerden çabuk paslarla, sadece kalite değil, akıl da üreterek yarattılar pozisyonları. Hep Barcelona gibi paslaşan bir takım yaratma hayalindeki Aykut Kocaman, bu çalışılmış görüntüleri bize ilk defa izlettirdi. Fenerbahçe hücum hattı, muhtaç oyuncular olmaktan çıkarak, kendilerinin ürettiği, pişirdiği ve yediği tehlikelerin sahibi olmak üzere.

* * *
İtiraf!
Aziz Yıldırım, Lig TV'deki programda zirveyi Anadolu takımlarının paylaşmasını, "Bu Anadolu'daki futbolun ilerlediği, takımların güçlendiği anlamına gelmez" şeklinde yorumladı. Bunun üstüne Schuster'in de "60'ların futbolu" bahanesi geldi. Ben ikisine de katılıyorum. Ama bu sözlerin mazeret olarak gösterilmesine karşıyım. Çünkü özellikle Schuster o görevde çözüm bulmak için bulunuyor, şikayet üretmek için değil. Aziz başkan, muhtemelen büyüklerin yaptığı yanlış transferlerin, plansızlığın, boşa harcanan yüz milyonlarca euro nedeniyle bu tablonun oluştuğunun farkında. Bunu söyleyemiyor ama son dört sezondaki çıkışın nedeninde kendileri gibi diğer kulüpleri yönetenlerin de tercihlerinin olduğunu biliyor. Bu nedenle Schuster'in görüşünü, şikayet kapsamından çıkartarak, iyice tartışmalıyız. Futbolcu yetiştiremediğimiz gibi, teknik adamlarımızın da vizyon problemlerini aşmalıyız. Çözümün anahtarı, yöneticilerde. Naklen yayından gelen paranın rehavetindeler. 14 takımın ortalama beşten, en az 70 yabancı oyuncusu var. Aklınızda kalan, "Benim takımımda olsa" dediğiniz kaç tane var? Paraları savuruyorlar, menajerlere kaptırıyorlar. O tribünlerin savunma oynayan takımları izlemek için dolmayacağını fark ettiklerinde, iş işten geçmiş olabilir.

* * *
En şeffaf takım
Bu kez Fenerbahçe'nin oyun karakterine dönelim. Farklı kazandığı Kasımpaşa ve Buca maçlarındaki ortak özelliği rakibe de çok pozisyon vermesiydi. Sanki şeffaf bir orta sahaya sahiptiler. Rakip topu kazandığında Fenerbahçe ceza sahasına rahatlıkla gelebiliyor ve topu da rahatsız edilmeden kullanıyor. Lig analizlerine bakarsak, Fenerbahçe'nin diğer 17 takıma göre en az faul yapan olduğu gibi bir gerçek de var. Yani dirençsizler, sert değiller, rakibi karşılarken yetersizler veya bunu yapamıyorlar. Aykut Kocaman'ın özellikle orta saha görevi istediği oyuncuları bu setin içine sokması gerekiyor. Gerektiğinde faul de yapılır, kart da görülür. Ama yardımlaşmayan bir orta saha, geriye koşmayan hücumcular ve nereye koşacaklarını bilemeyenlerle, hemen her maçta aynı tablo ortaya çıkar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor