Macın özeti; Eh işte!
Beşiktaş açısından çok gergin bir maçtı. Siyahbeyazlılara beraberlik yaramıyor, Sivasspor "1 puan kafi" dercesine sahadaydı.
Maç başlıyor, Beşiktaş daha iyi oynar gözüküyor ama iki net gol pozisyonunu yakalayan Sivasspor, birini gol yapıyor. Bu arada bir yan top Beşiktaş da golü yapıyor.
Sivasspor mücadele ediyor görünüyor ama ikinci yarı maça baktığınızda "Bu maçı ne Beşiktaş alır, ne Sivasspor alır. Atılacak bir gol değiştirir" diyorsunuz. İşte o atılacak bir golü Burak atıyor.
Sivasspor iyi oynadı mı? Eh işte… Peki Beşiktaş iyi oynadı mı?
Eh işte… Maç iyi miydi? Eh işte… Maçın hakkı beraberlik gözüküyordu.
Burak'ın son dakikalarda attığı çok güzel frikik golü neticeyi değiştirdi.
Tamam Burak Yılmaz'ın vuruşu çok güzel, top da iyi yere gitti.
Peki bu şutta kaleci hareketlense, direğe doğru hamle yapsa, o topu sağ koluyla dışarı atabilir miydi?
Bunu yapabilirdi ama seyretti.
Beşiktaş çok şeyi kaybedebileceği bir maçta çok şey kazanarak İstanbul'a dönüyor.
Bakınız...
Önceki akşam Alanyaspor'un Fenerbahçe karşısında oynadığı futbolu gördükten sonra bugün iki takımın oynadığı futbol bana keçi boynuzu gibi geldi. İnsan iyiyi görünce kötüden rahatsız oluyor.
Bir de şu var; Dakika olmuş 90...
Sivasspor golü yemiş, 5 dakika uzatma var. Sivasspor Teknik Direktörü Hakan Keleş oyuncu değiştiriyor. Takımın 70'ten sonra yorulduğunu görmedin mi?
Bir takım boş topların tamamını rakibine veriyorsa bunun tek gerekçesi vardır. Yorgunluk...
Yorgun olmasan, oyundan düşmesen o topları rakibe vermezsin. Sen bunu erken göremez, 90'dan sonra da oyuncu değiştirirsen bu rakibe yarar. Vakit geçirmiş olursun, sana hiçbir faydası olmaz. Eh o kadar acemilik olacak. Daha işin başında.
Bu şunu gösteriyor; bir teknik adam oyunun akışına kendini kaptırmayacak. Oyunun içinde olacaksın ama seyretmeyeceksin, duruma el koyacaksın. Akıntıya kapılıp gitmeyeceksin.
Maçta iki takımın beklediği iki penaltı pozisyonu var.
Bana göre ikisi de gri bile değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.