Çok işin var Fener!
37'nci dakika idi Fener ilk faulünü yaptığında.
Nezaketinden miydi, yoksa tereyağından kıl çeker gibi top çalmasından mı? Değildi elbet. Fener'in ligin en az faul yapan takımı olmasına neden olan şey, rakibi ısıramayan futbol oynamaktı.
43 idi Alex ilk şutunu attığında dakika. Ligin en çok topa vurma gereği olan adam rakibin bu kadar sıkı savunduğu bu maçtaki tek gol atma seçeneğine neden bu kadar az başvurmaktaydı ki? Sivas standartların üstünde faul yapıyordu, duran top imkanı, kornerle beraber sıkça oluyor ve Fener ilk yarı boyu pozisyon denebilecek kırıntıları da burada ortada kalan sahipsiz toplardan buluyordu.
Gökay ve Cristian, "Sebzeleri kesen ama pişiremeyen" kontenjanından oynayınca "öne top taşıma işi" Topuz ve Dia'ya kalıyor, onlarda topu taşıyor ama gol adamlarına aktaramadıkları için, takımı taşıyamıyorlardı.
Alex'in sol ayağına teşekkür
Niang'ın sakatlık sonrası yaşadığı Formsal Damping'i bu tıbbi işlerden biraz anlayan bir doktor olarak da çözemiyor, bu etkisiz Sivas'ın, Diallo gibi bir stoperin yerine mecburen aldığı "çakma stoper" Hayrettin iyi oynasa da, Aykut hocanın hemen Semih'i 2. santrfor olarak oyuna neden almadığına kafa patlatıyordum.
İkinci yarı ile beraber, yarı alanına gömülen Sivas'ın üzerine gitmekten başka şansı kalmayan Fener'de oyuncuların bu kez her alanda topa basışı ile "2. yarı sendromu kırma çabalarına" tanıklık ediyordum.
Dia durmuştu. Hocanın, Stoch ve Semih ile "sistemi de değiştiren" hamlesi geldi, Topuz ön liberoya geçince, bu hamle topu rakip ceza alanına daha yakın tuttu. Sivas'ın faulleri de sonunda başını yaktı. Geri düşen takıma hızlı İbrahim'i almak gibi garip değişikliğin Sivas için anlamını çözemezken,Yobo'nun her topa müdahale edişine, Cristian ve Gökhan'ın mücadelesine, Alex'in sol ayağına teşekkür eden bir seyirci görüyordum.
Üzerine gelmeye niyeti olmayan bir rakibi zorla yenen ama ikinci yarıdaki mücadelesi ile "ufak da olsa ışık yakan" Fener'in devre arasında işi çok ama çok gibi gözüküyordu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.