Önce G.Birliği'nden bahsedelim; sezon başı bu takım oynadığı futbol ile küme düşme mücadelesine namzetti. Önce İlhan Cavcav teknik direktörlüğe soyundu, sonra da soyadı "Buz" olan teknik arkadaşımız!
Takımı başkan ile beraber mi yapıyorlar, yoksa kendisi mi bilemem!
Ama bu kadrosuyla G.Birliği şu ana kadar yapacağının en iyisini yapmış durumda. Dönelim G.Saray'a; Hamza, Prandelli'den sonra aldığı "gaz" ile birşeyler yaptı. Yalnız Hamza'nın önünde şöyle bir sıkıntı var; her ne kadar Hamza'yı oraya getiren Galatasaray yönetimi ise de perdenin arkasında ve kamuoyuna yansıyan Hamza'yı oraya getirenin Fatih Terim olduğu! Bu olabilir, anormal değil. Ama bundan sonrası Hamza için önemli! Eğer takım tertibi ve bazı telkinler altında kalır da, Hamza kendi ipini çekerse; önce kendi, sonra Galatasaray yanar! Bunu neden yazdım? Dün geceki maça gelelim; Hamit'in yürüyecek hali yok. Sağından soluna dönerken ilk bahardan son bahara geçiyor. Mevsimler değişiyor!
Hamit bundan 8-10 sene önce iyi bir oyuncuydu. Ama bu Hamit değil!
Acaba bu Hamit'e sen kendi görüşünle mi dünkü maçta bu kadar tahammül ettin? Yoksa Fatih hoca "Hamit'i kazanman lazım, eğer Hamit'i kazanırsan Sneijder'e mahkum olmazsın" mı dedi? Çünkü sen dün Hamit ile beraber G.Birliği karşısında 10 kişi mücadele ettin. Kaç dakika. 88. dakikaya kadar! Hamit'in yernine aldığın adam 2 dakikada neyi değiştirecekti? Veya sen kamuoyuna ya da birilerine "İşte Hamit bu!"
mu demek istedin? Ama şampiyonluk yarışında çok önemli iki puan kaybettin. 89. dakikada ekrana bir görüntün geldi. Takımdan ümidini kesmiş durumda, yedek kulübesinde somurtarak oturuyorsun. Rakip teknik direktör de sonuçtan memnun değil. Ama o takımının ona en ihtiyaç duyduğu dakikalarda çizgi kenarında!
Sevgili Hamza, Türk futbolunda artık bazı tekerlerin kırılması lazım. Şans ayağına kadar geldi.
Ve bu şans bu şartlarda herkese gelmez. Ucuz şeylerle kaybetme, bir daha bulamazsın.
G.Saray 1-0 öne geçince maçı kazanacağını zannetti. Hatta iyi defans yaparsam bitiririm bile dedi. Muslera iki can alıcı noktada takımı kurtardı.
Ama gole engel olamadı.
Bu arada Semih'in markaj yapması gerektiği bütün forvetler 'tıkır tıkır' gol yapıyorlar. Ama bu Semih hem Milli takımda hem de Galatasaray'da 'tıkır tıkır' oynamaya devam ediyor.
Futbolu seven ve Türkiye'deki takımları bilmeyen yabancı bir göz; dünkü maçı izlese ve iki takım arasındaki kalite farkı sorulsa ne cevap verir? Tek kelime ile "İki takım futbolcuları da aynı kalitede" der!
Ama o bilmiyor ki Türkiye'de birine küçük diyorlar, diğerine büyük!
Yanlışlar çok fazla
Hakem dersen, ikili mücadeleleri bilmiyor! En doğru verdiği karar Sabri'in ceza alanı içinde ayağını fazla kaldırmasıydı. Endirekt vuruş doğruydu.
Ama baraj 8 metrede! G.Birliği futbolcularının itirazını da aklım almadı.
Bu tip vuruşlarda eskiden, top çevresi kadar döndükten sonra oyuna girerdi. Şimdilerde topa dokunulduğu an oyuna girmiş sayılıyor. Yani dün gece yanlışların çok fazla, doğruların çok az olduğu bir karşılaşma izledik.