Bu maçın yorumunu, birinci dakikadan itibaren sırayla yapalım. Çünkü sırayı bozarsak bu maçın sonucuyla da oynamış oluruz. İkinci olan takım Şampiyonlar Ligi'ne gidecek.
Yani para orada... Yani ikincilik bu sene şampiyonluktan çok daha önemli...
Maç başlıyor, net bir faul pozisyonu var. Cüneyt Çakır 'devam' diyor. Ondan sonrasında Hakan Balta, rakibini baltalıyor. Penaltı da doğru, kırmızı kart da doğru...
ŞANSLARI VAR, 8 OLMADI
Semih'e yapılan harekete 'net faul' diyorum. Ama bunu ben demiyorum. Çakır diyor.
Çünkü maçın içinde en az 8-9 tane böyle pozisyona faul çaldı!
Yani bana göre değil, Çakır'a göre net faul...
Oyun devam ediyor; burada sahneye Mancini'nin çıkması lazım. Neden? Kasımpaşa amatör bir takım değil, acemi bir takım da değil. Ayağa iyi top yapan bir takım. O zaman sen, artık gaza basmayacaksın.
Tempoyu düşüreceksin, hatta oyunu kendi alanında kabul edeceksin. Kontrataklarla Kasımpaşa'nın arka tarafına gideceksin.
Ama sahadaki Galatasaraylı futbolculara bakıyorum, kırmızı görmüş boğa gibi saldırıyorlar. Sonra ne oluyor, 60'tan sonra pil bitiyor ve maç 4-0!.. Şansları var 8 olmadı.
Maça, bıraktığımız yerden devam ediyoruz; 44. dakikada net bir ofsayt pozisyonu var.
Kasımpaşa golü kaçırıyor.
KAFASINDA ŞEYTANLIK VAR
Ardından Kasımpaşalı Kerem, Sneijder'e dirseği yapıştırıyor.
Hava topuna çıkarken dirsek şans eseri suratına gelebilir; bir şey diyemem ama yan yana koşarken eğer o dirseği rakibinin ağzına vuruyorsan ve dudağını patlatıyorsan, bu kırmızıdır.
Cüneyt Çakır, kendisine 3 metre olan pozisyona sarı veriyor. Anlamak mümkün değil.
Neyin sarısı! Ya hiç kart verme ya da kırmızı ver. Ama kafada hep şeytanlık var.
Maç devam ediyor; 46. dakikada Melo, rakibine arkadan okkalı bir hareket yapıyor.
En kötü şekilde sarı... Ama Cüneyt eyyama devam ediyor.
Şunu net bir şekilde söyleyeyim:
Türkiye'de hakemleri, TFF ve MHK idare etmiyor. Türkiye'deki hakemleri Cüneyt Çakır ve babası Serdar Çakır idare ediyor. Ben "babadan oğla futbolcu hiç görmedim" desem yeridir. Ama 'Türkiye'de, babadan oğla hakem' deyin 25 tane sayarım.
Bir ara reklamlar okurdum, gazetelerde, sokaklarda, 'Baba oğul çatı ustaları' diye veya kullandığımız Alman bataryalar vardı; 'Grohe' diye... Bir kısmı babasının, bir kısmı oğlunundur.
Hatta bazen alanlar, sorarlar; 'Babasının ki mi iyi, oğlunun ki mi' diye... Genelde 'babasınınkinin daha kaliteli olduğunu' söylerler.
Bakınız dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Cüneyt Çakır, bu hafta Şampiyonlar Ligi'ne gidecek takımı tayin edecek maçlardan birini idare ediyor. Peki babası Serdar Çakır ne yapıyor acaba!
PARALEL Mİ, TEĞET Mİ!
Merak etmeyin o da sahnede!..
Bugünkü Beşiktaş-Fenerbahçe maçında gözlemci...
Hakim, savcı, yargıç; hepsi aynı aileden!.. Siz bunlara 'paralel mi, teğet mi, üçgen mi' dersiniz bilemem!.. Ama ben şunu diyebilirim:
Helâl olsun. Baba oğul çatı ustası... Binaları güzel örtüyorlar!
Ama hâlâ derneğe olan borçlarını ödemiyorlar. Çünkü FIFA hakemleri aptallar. Onlar aptal, bunlar akıllılar! Şunu da ilave edebilirim: Ben FIFA hakemiysem, rakibimin babası bana gelirse ondan rahatsız olurum. Bana nasıl puan vereceğini bilemem. Türkiye'deki FIFA'ların da bundan rahatsız olduğunu zannediyorum!
Hepinizin gözlerinden öperim.
MEST OLMUŞTUR
T akım sahada gaza bastıkça Mancini de kenardan mest oluyordu herhalde!.. Birisinin kenardan 'sakin olun, kontrollü gidin' demesi gerekirdi. Bunu da yapacak adam Mancini'ydi.
Bunu yapamayan Mancini 4 tane yiyince sonunda mest olmuştur. 'Amma gaza bastırdım' diye!..
UMUT VE BURAK BÜYÜK TAKIMLARDA OYNAYAMAZLAR
Maçın 48. dakikasında Umut belki de maçın kaderini değiştirecek, arkadaşı bomboş ama kendi atmaya kalkıyor ve kaçırıyor.
İşte bu yüzden de Umut, Galatasaray'ın santrforu olamaz. 'Umut' derken aklıma Burak geldi.
3 gün önce saçma sapan iki sarıdan kırmızı kart görüp bu maçta oynamıyor. Bu tarz futbolcular büyük takımda oynayamaz.
Eğer oynarlarsa o takımlar zaten büyük olamaz.
Berk kaçırıyor, Umut kaçırıyor, Kasımpaşa da kaçırıyor.
Ama 3'ü atınca film zaten kopuyor.
Biraz daha acımasız olsalar bu Galatasaray'ı 8 yaparlardı!