Şike olaylarının hızla yayılmasında İddaa'nın daha büyük rolü olduğu söyleniyor. Siz bu konu ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
"İddaa" olayın küçük bir bölümü. Esas bahisler. Yani, bizim "İddaa"nın yanına sıfırlar ekleyerek dolar ve euro üzerine yapılıyor... Futbolda çok büyük bahisler oynanıyor.
Yani, Avrupa'nın en büyük kulüplerinin göğüslerine stadyumda "BWIN"diye gördüğünüz şey uluslararası iddia şirketi.
Bu da işin aslında buzdağın suyun üstünde kalan kısmı.
Suyun altında mafyanın oynattığıgayri resmi bahisler var. Çünkü, resmi bahisle oynadığın zaman kazancın da resmi olarak kayıtlara geçiyor. Vergisi var, şusu var, busu var...
MAFYA BAHİSLERİNDE ORAN BÜYÜK
Ama mafyanın oynattığı bahisle oynadığın zaman kara para olarak oynuyorsun. Ne oynadığını da kimse bilmiyor, ne kazandığını da kimse bilmiyor. Vergisi yok, osu yok, busu yok... Ve de mafya bahislerinde kazanma oranları daima daha büyüktür.
Biz de at yarışçılar bilirler; gidip hipodromda oynadığın zaman diyelim ki bire üç veriyorsa yazıcılar, bilinen mafyanın oynattığı, gizli oynadığın zaman bire dört, bire beş verir.
Onun için özellikle kara para ile oynayanlar hem daha kârlı hem de her türlü gözden ırak diye o mafyanın oynattığı oyunu tercih ederler.
Şimdi, internet sayesinde bu iş çok da kolaylaştı. Düşünebiliyor musun Singapur'da Hong Kong'da Uzakdoğu'nun da uzağında Bank Asya Ligi'ndeki bir maçı oynayanlar var. Bank Asya'yı geç Türk gazeteci olarak üçüncü ligde benim adını sanını duymadığım takımların maçlarına, garip oyunlar oynanabiliyor.
Bu tabii FIFA'nın özellikle midesini bulandırdı. Uzakdoğulu ya da ne bileyim ben bilmem nereli iki tane mafya babası gelip Türkiye'deki, İtalya'daki, Fransa'daki ipe sapa gelmez kimsenin bilmediği iki takımın maçında garip bir bahis yaratıyorlar; mesela atıyorum "13-7 bitecek" diyorlar kafadan. "13-7'nin üstünde 20 gol olacak bu maçta" diyorlar ve milyonlarca dolar o maça oynanıyor.
Bu tabii her maçı tehlike altına sokuyor. Çünkü oynanan para büyük. Hele böyle ufak takımların, zavallı futbolcusunun ya da antrenörün aldığı paralar meydanda. Birinin önüne getirip çuvalla paya koyarsan, şu maçı şu skorla bitirin diye. "Satayım anasını"der. "Ben bütün hayatta bu parayı kazanamam" der.
Şimdi bununla nasıl mücadele edeceksin? İşte çok ağır cezalarla, çok ciddi kontroller, FIFA'nın, UEFA'nın ve federasyonların şikenin üstüne gitmesinin sebebi bu! Yasalarla korunması lazım. İddaa da böyle bir garip bir oyun dikkati çektiği zaman diyelim ki Trabzon'da zamanında Gökdeniz'in de karıştığı olaylar... Ne yapıyor İddaa şirketi? Tak, o maçı iptal ediyor, bahisten çıkarıyor. O tahtayı da kapatıyor. Resmilerde bunu yapmak mümkün. İşte o BWIN denilen uluslar arası şirket baktı ki Türkiye'deki bir maçta garip bir oyun oynanıyor. Hiç kimsenin oynamayacağı her zaman en fazla 10 dolar bilmem ne oynanırken birden birileri çıkmış 2 milyon dolar oynamış, onun üstüne başkaları da oynamış.
Kapatıyorlar o tahtayı. O maçlar iptal oluyor. Ama yer altı dünyasının yaptıkları bilinmiyor. Onun için bu bahis işleri futboldaki şikeyi çok arttırdı.
-Hatta SPK Başkanı Vedat Akgiray "Eğer şike varsa ve şike yapılırken borsadan veya diğer sermaye piyasalarımızdan başkalarının pahasına haksız kazanç varsa, bu ağır suçtur. Bu şikeden bile ağır suçtur. Kimse bunu yapanı kurtaramaz" dedi.
Benim borsa işlerine pek fazla aklım ermiyor. Ama bu şike iddialarının başladığı gün Fenerbahçe hisselerinin hızla düştüğünü sonra tekrar yavaş yavaş normallere başladığını görüyoruz.
Ama bu arada o hızla düşüşte birtakım adamlar milyonlarca liralık Fenerbahçe hissesi alıp da 10 gün sonra kârlar elde etmişlerse... Onu da bilemiyorum.
-Şike soruşturması kapsamında tutuklu yargılanan Aziz Yıldırım, Fenerbahçe taraftarına duygu yüklü mektup gönderdi. Yıldırım "Çok mücadele ettim; sağlığımı verdim. Sağlığımdan ödün verdim ama Fenerbahçe sevdamdan ödün vermedim. Ameliyat masasından kalkıp takımımın başında deplasmana gittim. Beni gören taraftar stadyumları salonları doldurdu. Önce onlar da bana kızdılar. Tribünde küfür ettirmedim, kavgaya, kargaşaya izin vermedim. Ama sonra onlar da anladılar her şeyin daha büyük bir Fenerbahçe yaratmak için olduğunu. Büyük Fenerbahçe taraftarı benim yaptıklarımı görüyor, biliyor. Onların bilmesi, onların görmesi kafi. Onların sevgisi bundan sonra bana yeter" dedi.
Benim bu işe genel bakışımda hiçbir değişiklik yok. Mahkemenin, savcıların önündeki belgeler açıklanmadan herhangi bir şey söylemek benim insanlık anlayışıma da aykırı, gazetecilik anlayışıma da aykırı, hukuk anlayışıma da aykırı. Ama olaya duygusal baktığın zaman; yani Aziz Yıldırım statüsünde bir adamın şimdi böyle eli kolu bağlı, tedavisini bile güç koşullarda devam ettirmesine insan üzülüyor, kim olursa olsun.
YARGISIZ İNFAZ ÇOK ACI OLUYOR -
Başta Aziz Yıldırım olmak üzere 22 kişi dışarıdan yargılanmak istedi. Yıldırım "Eğer dışarıda yargılanırsak daha çok katkımız olur" dedi. Ama ret kararı çıktı.
Ben bu konudaki Türk hukuk sistemini başından beri eleştiriyorum.
İnsanları tutuklamak ve bu tutukluluğu mahkûmiyete neredeyse çevirmek doğru bir şey değil. Hukuksal adalet anlayışını yaralar, kamu vicdanını da yaralar.
İşte IMF Başkanı Kahn, tutuklandığının ertesi günü kefalet ile serbest bırakıldı. Şimdi de kadının ona iftira ettiği ortaya çıktı. Şimdi bu olay Türkiye'de olsaydı Kahn hâlâ içeride yatıyordu, kadının da iftira ettiği daha anlaşılmamıştı.
Kim bilir ne zaman? Türkiye'de haklarında verilmiş bir hüküm olmadığı halde senelerden beri yatanlar var. Hukuktaki en çıldırtıcı laf "Yargısız infaz". Yargısız infazı hukukun kendisi, adaletin kendisi yaparsa daha da acı oluyor. Bir adamı mahkûm etmeden iki sene, üç sene, beş sene, on sene yatanlar var.
Çünkü mahkûm etmek demek; Yargıtay tarafından da karar verilip mahkûmiyetin kesinleşmesi demek. Mahkemenin kararı dahi yetmez infaz için. Ama bakıyorsun; birileri içeride birileri değil.
BİZE HANGİSİ DAHA ZARAR VERİR?
Hangisi niye içeride, öbürü niye içeride değil belli değil.
Yani; tutuklu olmanın dünya hukukunda ortak unsuru vardır; 1- Kaçma tehliken olacak. 2- Dışarıda olursan delilleri karartma tehliken olacak. Bu ikisi yoksa insanları içeride tutmanın anlamı yok. Kaçma tehlikesinin önüne dünya "kefalet" le geçmiş. Kaçsa da "Cehenneme kadar yolu var" diyorsun. Neticede benim devletim şu kadar para kazandı. Şimdi kamu vicdanı olarak düşünün; Aziz Yıldırım'ı serbest bıraktılar ve kaçtı.Türkiye bundan ne kaybeder? Aziz Yıldırım'ın hakkında herhangi bir suçlama dahi yapılmadan ki savcılık iddianameyi açıklamadı. Aylarca içeride tutmadan, Türkiye ne kaybeder?
Adaletin terazisi var ya. O terazinin tepelerine koy bakalım hangisi daha çok zararlı.
Kaçmış Aziz Yıldırım mı Türkiye'ye daha çok zarar verir?
Hakkında bir suçlama dahi bulunmadığı halde içeride tutulmaya devam edilen Aziz Yıldırım mı Türkiye'ye daha çok zarar verir?
Kamu vicdanına göre konuşursan. Yargıtay, kesinleşmediği için bir sürü adamı serbest bıraktı. Bunun içinde katiller var, suçunu itiraf etmiş teröristler var. Bir sürüsü de kaçtı kayboldu. Kimin umurunda bugün? Vay adam öyle teröristti, öyle katildi. Kaçtı, bilmem ne.
Hayır! İçeride yatanlar için rahatsız oluyorum ben. Kaçmışsa kaçmış, cehenneme kadar yolu var.
G.SARAY'A ELMANDER VE BAROS'TAN HAYIR GELMEZ
-Galatasaray, 2010 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu İnter ile oynadı. Eto'o'nun bir topu direkten döndü. Arda'nın güzel bir rövaşatasını izledik. Kısacası izleyen herkes keyif aldığını söyledi. Siz Galatasaray'dan keyif aldınız mı? -
Fatih -
Son maça bakarsak futbol mükemmel gol yok! Siz de Galatasaray'ın golcüye ihtiyacı olduğunu düşünüyor musunuz?
Galatasaray'ın şiddetle golcü bir oyuncuya ihtiyacı var.
LOKAVT SÜRERSE TÜRKİYE KAZANIR
Basketbolda büyük yıldızların isimleriyle büyük paralar dönüyor.. Örnek Beşiktaş'a geleceği söylenen Kobe Bryant ayda 1 milyon dolar istiyormuş. THY'nin sponsor olacağı söyleniyor.. NBA 'daki lokavt nedeni ile Türk basketboluna kazandırılan bu yıldızlar basketbolumuza bir kazanç mı olacak yoksa bizde sıkıntı mı yaratacak...
Bunlar aslında büyük rakamlar değil! Biraz evvel Juventus'tan Galatasaray'ın aldığı futbolcu Melo için sözünü ettiğimiz 3.3 milyon euro yaklaşık 5 milyon dolareder.
Şimdi Melo'nun 1 yılda aldığı 5 milyon dolara Türkiye'ye kazandıracağı ile Kobe'nin 1 milyon dolara Türkiye'ye kazandıracağı arasında büyük fark olur. -
-Kobe ayda 1 milyon dolar istiyormuş Hıncal abi! İsteyenin bir yüzü! Şimdi bence her ay veremezler çünkü bu lokavt bir ayda biter o da geri döner. Bunların hepsi ticari olaydır. Şimdi THY, Kobe'ye kaç para verdiğini bilemeyiz. Ama herhalde epey bir 1 milyon önerdi.
BU İŞ BİR PAZARLAMA İŞİDİR
-Demem. Ama ben sana desem ki bana 10 lira ver bir ay sonra 5 lira vereyim, hoooop abi dersin. Yani rakamlar görecelidir.
-İlyasova'nın F.Bahçe ile anlaştığı haberleri yayıldı.
Şimdi bunların hepsi evvela 1- Lokavt kararına bağlı.
2- Gelenler sözleşmesi biten basketbolcular. Yani hiçbir kulüple anlaşmaları yok. Lokavt demek o sözleşme geçersiz demekdeğil. Sözleşmesi olanların gelmesi için ayrıca kulüplerinin izin vermesi lazım.
Medyamızın ayırt edemediği nokta burası. Bu sene zaten sözleşmesi bitmiş, o adam Türkiye'ye gelir. Anlaşmasına da yazar lokavt bitene kadar ben Türkiye'de oynayacağım diye. Bittiği gün, sözleşmesi yok zaten döner istediği kulüple anlaşır. Ama diyelim ki Kobe Bryant gibi , Leakers ile anlaşması devam ediyor o adamın kulübünden izin alması gerekir.
hocamla konuştuk. Büyük bir bölümünü of-therecord olarak iki dost iki ahbap olarak konuştuk ama hocamdan aldığım izlenim şu; 'Evet bizim tribüne cazip gelecek transferler yapmamız lazım. Bunlara para harcamaktan korkmayalım. Çünkü o para geri döner. Yoksa takımın genel gidişi iyi. Ama bundan sonraki transferlerim benim, cazibe yönüne ağır basmalı' diyor.
Futbolu genelde beğendim. Sezon başında hem de İnter gibi güçlü bir rakibe karşı Galatasaray'ın maçın büyük bir bölümünde oyuna hakim oynaması, göze hoş gelen bir futbol oynaması iyiydi.
Beni tatmin etmeyen şey Galatasaray'ın golcüsünün olmayışıydı. Galataray'ın golcüsü yok. Yani Elmander de Baros da para verilip hele ki yabancı statüsünde umut bağlanacak adam gibi görünmüyorlar. Baros zaten yıllardan beri böyleydi. Elmanderde onun kopyası. Daha rakip dokunmadan kendini yere atmaya başlayıp rakibe kart göstermeye çalışan bir karakterdeler. Forvetin görevi penaltı kazandırmak, kırmızı kart göstertip rakipten oyuncu azaltmak değil.
Forvetin görevi ayakta kalabildiği kadar kalıp, gol pozisyonu sürdürmek ve golü atmak.
Benim geçen sene üç 'lerim vardı. Batuhan, Burak, Baros... Şimdi bunlara bir de Elmander ekleniyor.
Ben Elmander, Baros ile uğraşacağına Fatih Terim'in Anıl ve Mehmet Batdal ile uğraşmasını tercih ederim. Neticede Türk çocukları ve bunları kazandırabilir Fatih Terim Türk futboluna. Bunlardan bir hayır gelmez.
Takım takır gol atar getirirler, onlarda golleri atarlar, itirazım yok!
Ama ya tutarsa diye tutmayacağı belli olmuş Milan Baros'u kadroda tutacaksın.
Çok şey olabilecek Mehmet Batdal'ı sileceksin. Anıl'a imkan vermeyeceksin. Ben bunu kabul etmem.
Bu kötülerle oynayacaksak geleceği olan Türk çocuğu ile oynayalım. 10 üzerinden 3-4 alacak yabancıyı forvet oynatacaksa eğer Galatasaray bu yabancı değil Türk olsun!