Milli takımda mayıs ayına kadar görev yapacağını söyleyen Terim, TFF ile sürpriz bir şekilde 5+2 yıllık sözleşme yaptı. Demirören'in "Gerçek imza" diyerek sözleşmeyi göstermesi törene damga vurdu.
Yıldırım Demirören'le ilgili herhangi bir şey söylemek gereksiz. Dünya üzerinde en az itibar gören Federasyon Başkanı... Türkiye'de bile onu ciddiye alan yok. Şov yaptıysa, yapmıştır! İşin Fatih Terim tarafı önemli... Öyle anlaşılıyor ki Fatih Terim teknik adamlık kariyerini, Türk Milli Takımı'nda bitirmeye karar verdi. 5+2'nin anlamı bu... 'Avrupa'yı -mesela İtalya'yı- düşünmüyorum' demek bu... Fatih Terim gerçekten imzasına sadık biridir. Mancini'ye benzemez; yarın iyi bir teklif alırsa bırakıp gitmez. Ama anlaşma yaptığı taraf yanlış! Ben Yıldırım Demirören'e güvenip, 5 yıllık anlaşma yapmazdım.
TERİM YANIT VERMELİ
TFF'nin 2.5 ay ara ile Terim'e iki imza töreni düzenlemesini doğru buluyor musunuz?
İlk imzanın göstermelik olduğunu herkes biliyordu. O günlerde de 'Göstermelik imza' diye konuşmuştuk. Bir imza atılıyorsa, sözleşme lazım. Bir sözleşme varsa, onun maddeleri vardır. Bilen, konuşan var mıydı? 'Fatih Terim ile anlaştık.' Ama Yıldırım Demirören olduğu zaman, o imzanın göstermelik olduğunu düşünmek için deha olmak gerekmez. UEFA'ya sahte evrak vermek suçu ile Avrupa'dan men edilmiş kulübün başkanı Yıldırım Demirören... Palavra imzalar onda çok... Şov yapacak!.. Fatih Terim bu şova alet olur muydu; onu da Fatih Terim cevaplasın.
'İlk imzanın gerçek, ikinci imzanın göstermelik' olduğunu ileri sürenler de var aslında...
Neden olmasın... Yarın kalkıp 'O da sahteydi' diyebilir. UEFA'ya sahtekarlık yapan, Türkiye'ye yapmaz mı?
Terim'in alacağı ücret de sıkça konuşulacak gibi görünüyor. Türkiye ve milli takım şartlarını düşündüğünüzde yıllık 3.5 milyon euro maaş normal mi? Ayrıca TFF'nin, Terim ile 'euro' cinsinden imza atması da ayrı bir eleştiri konusu...
Tarafların yerli olmasına karşın dolar ve euro üzerinden yapılan anlaşmalar beni fena halde sinirlendir i y o r . Türk lirasının sabahtan akşama neredeyse iki misli değer kaybettiği günlerde bunlara itirazımız yoktu. Sabah gazeteye geliyordum, dolar 5 lira; akşam eve gidiyordum, dolar 15 lira!.. O zaman Türk parasının gerçekten değeri yoktu. Ama yıllardan beri Türk parasının belirli bir istikrar kazandığını görüyoruz. Demek ki 'ne olur, ne olmaz' deyip euro üzerinden sağlama alma ihtiyacı sürüyor. Yani güvensizlik... İşin temelinde bu var. Bu soruyu da sorması gereken kişi sen değilsin; Maliye Bakanı... Maliye Bakanı, Yıldırım Demirören'e 'Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin Federasyon Başkanı olarak, bir Türk hoca ile niye euro üzerinden sözleşme yapıyorsun?' diye sormalı... Bunu rahatlıkla da sorar; çünkü o Federasyon Başkanı'nı, Federasyon Genel Kurulu'nun değil, iktidarın tayin ettiğini herkes biliyor. Kendi adamları... 'Biz Türkiye'ye istikrar getirdik' diyen bir iktidarın görevlendirdiği kişi, 'Hayır, ülkede istikrar yok. Ben anlaşmalarımı dolar üzerinden yapıyorum' diyor! Türkiye'de bugün ödenen paralara ve bugüne kadar milli takım hocalarına ödenen paralara bakarsan fazla... Ama bir gazetede mukayeseli birtakım rakamlar gördüm. Galatasaray'ın Mancini'ye ödediği parayla, federasyonun Fatih Terim'e ödediği para aynı... Demek ki öyle bir konuşma olmuş; ben öyle anladım. Böyle bir tesadüf olamaz. Fatih Terim şart koşmuş demek ki: 'Mancini'den aşağı olmasın benim alacağım para!'
Aysal'ın pazar günü internet sitelerine düşen bir açıklaması vardı ve "Terim para için Galatasaray'dan ayrıldı. Bunu herkes böyle bilsin" dediği ileri sürüldü. Ardından yalanlandı ama...
Daha önce dediğim gibi; Aysal ağız ishali olmuş birisi... Bunu tekrar tekrar söylüyorum. Her şeyi söylüyor. Günümüzde söylediğini yalamak, yutmak kolay... Ne biçim hızlı tepkiler geldiyse hemen 'Ben öyle söylemedim' diye geri almış da olabilir. Yani ikisini de yadırgamıyorum. 'Aysal bu lafı söylemez' diyemem; Aysal bu lafı söyledikten sonra 'Söylemedim, demez' de diyemem. Ünal Aysal'ın bugün çizdiği portre bunların hepsini yapar.
YERİNDE BİR SORUYDU
Terim soru-cevap bölümünde Arıboğan'ın "Hocamız, Galatasaray'ın bilgisi dışında gitti" açıklamasının hatırlatılmasına da tepki gösterdi. Milli maç öncesi yanlış bir soru muydu?
Huylu huyundan vazgeçmiyor. Bunca senedir futbolculuğu var, bunca senedir teknik adamlığı var; hâlâ medyaya karşı takınacağı tavrı dengeleyemedi Fatih hoca... Hep o Adanalı öfkesiyle anında parlayıveriyor. Sonra da üzülüyor. Fevkalade yerinde ve zamanında bir soru sorulmuş. Ben de o basın toplantısında olsam, o soruyu sorardım. Bütün Türkiye Galatasaray'dan nasıl ayrıldığını hâlâ tartışmıyor mu? Hâlâ her kahvede, her okulda, her teneffüste bu konuşuluyor. Galatasaray maçında, Fenerbahçe seyircisi, "Terim'i satanı, biz de satarız" diye tezahürat yapmışsa, ben basın toplantısında bu soruyu sormaz mıyım? Gazeteci her soruyu sorar. Basın toplantısı yapıyorsan, her soruya cevap vermeye hazırlıklı olacaksın. En aptalcasına, en kasıtlı olana, en haince olana, en alçakça olana dahi... Yönetici olmanın hüneri bu... Her şey ballı bademken çıkıp, konuşup, etrafa caka satmak kolay... En ummadığın anda, en ummadığın soru geldiği zaman, yani kriz anında, o krizi yönetebiliyorsan; sen yöneticisin. Fatih Terim bu tür krizleri öteden beri yönetemiyor. Tepesi atıyor çünkü...
***
BAŞARMAK ZORUNDA
Bazı yorumcular, Belarus ve Kuzey İrlanda'nın seçilmesini yanlış buldu ama başlangıç için seçilmeleri doğru değil mi?
Bunu söyleyenlerin iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Sen yepyeni, gencecik bir takım seçmişsin; bunları dünyanın en iyi takımlarından birinin önüne keklik gibi atacaksın ve çocukları ezdireceksin. Daha birinci maçta, ilk defa milli takımda oynayan Tarık perişan olup gidecek, bir daha da... 1- Eleştirmiş olmak için eleştirenler var. 2- Fatih Terim ne yaparsa yapsın, ağzı ile kuş tutsa da Fatih Terim nefreti yüzünden eleştirenler var.
DİKKATLE OKUMALI
Futbolu az bildikleri için, toplumu az bildikleri için, insanları az bildikleri için eleştirenler var. Ama Terim bunların hepsini sabırla, dikkatle okumak zorunda... Durmuş saat bile günde iki defa doğru anı gösterir. O durmuş saatin doğruyu gösterdiği iki anı bulabilirse Fatih Terim, o zaman başarılı olur. En Fatih Terim düşmanının, 'Bu adam kasten yazıyor' dediği adamın yazısını bile 'haklı, doğru bir şey bulurum' diye okursa ya da televizyonda dinlerse, Fatih Terim başarılı olur. Çünkü söylenen her şeyin bir faydası var. Lehte ya da aleyhte olması önemli değil. Tam tersine bu ülkede yanlış işler yapılıyorsa yağcılardan, yalakalardan geliyor. Onlardan kork asıl. Karşında olandan korkma... Fatih Terim, bunu bugüne kadar başaramadı. Bundan sonra başarır mı; bilemiyorum! Ama başarmak zorunda; çünkü altına imza attığı para, onu zorunlu hale getiriyor. Hatır, gönül parası değil; bu bir servet. Nasıl bir servet olduğunu söyleyeyim: 55 yıllık gazeteciyim; Fatih Terim'in bir sene için imza attığı parayı, hayatımda bir arada görmedim. Ben Türkiye'de iyi yaşayan gazetecilerden biriyim. Bu mesleği merak edenlerin 'Ben de onun gibi olabilsem' dediği insanlardan biriyim. Fatih Terim'in bir senede kazandığı parayı, ben 55 senedir kazanamadım. Böyle bir param yok! O zaman, benim sorduğum soruya cevap vermek zorunda... Çünkü o parayı da ben ödüyorum. Terim'in aldığı bonuslarla birlikte aldığı 5 milyon euro'yu da ödeyen benim... Benim o kadar param yok ama ona ödüyorum.
***
ERMAN HOCANIN DÖNMESiNE ÇOK SEViNDiM
5+2 yıllık sözleşmenin de verdiği rahatlıkla, Terim bu defa umut veren hedefler koydu ve "Yeni dönemde, Türk futbolunun geleceğini inşa edeceğiz" dedi. Çağırdığı milli takıma da baktığımızda, yeni bir başlangıçtan söz edebilir miyiz?
Burada konuşmuştuk; Fatih Terim daha önce "Yeni bir takım yapacak vaktim yok" demişti. Ben de "Dünya Kupası'ndan yeni elendik. Avrupa finalleri iki sene sonra... Sen iki sene olmasına karşın 'vaktim yok' diyorsan, Türkiye, milli takımı yenileme fırsatını ne zaman bulacak?" demiştim. Demek ki; Fatih Terim vakti bulmuş. Şimdi yaptığı doğru... Birtakım yeni insanları deniyor, şans veriyor, bakıyor ve öyle de anlaşılıyor ki bu araştırmalar devam edecek. Çünkü Avrupa Şampiyonası Elemeleri'ne kadar bir sürü özel maç var. Hayatında milli takımda oynamamış, oynamayı hayal edememiş adamları bulup çağırıyor; güzel... Bizim de medya olarak bu çabaya yardımcı olmamız lazım. Ola ki hocanın gözünden kaçtığını düşündüğümüz, bizim bildiğimiz oyuncular var. Ben şimdi Ali Çamdalı'nı fevkalade denemesi gerektiğini düşünüyorum. Sen başka birini düşünebilirsin; Özge başka birini söyleyebilir. Yardımcıları Türkiye'yi tarıyor; kendisi de dilerim maçlara gitmeye başlar artık. 5+2 yıllık sözleşmeye imzayı atıp, senede 5 milyon euro para alıp da tribünlere gelmezse; o zaman ayrı sorular sormaya başlarız. Kendisi mümkün olduğu kadar fazla maç izlemeli, ekibi de takip etmeli, medyanın 'şu da var, o da var, bu da var' uyarıları da dikkate alınmalı... Bu ülke o kadar zengin bir ülke değil. Bu ülke bir elemana yılda 5 milyon euro ödüyorsa eğer, o bu parayı hak etmek zorunda...
Erman Toroğlu, "Milli takımın geleceği olmaz" diyerek konuya farklı bir boyut getirdi.
Evvela usuldendir; Erman hocanın, Sabah ve Fotomaç'a dönüşüne çok mutlu oldum. Burada Hürriyet'te olduğundan çok daha özgürce yazacaktır. Hürriyet'in spor servisinin nasıl baskı altında olduğunu gayet iyi biliyorum. Erman'ın oradan niye ayrıldığını da biliyorum. Her ne kadar mahkeme kararı ile bize gelmiş bir tekzip varsa da güneşi balçıkla sıvamanın alemi yok.
FENER'DE YER BULAMIYOR
Erman, aykırı sesleri korkusuzca çıkarabilen bir spor yorumcusu ve böyle yorumculara her zaman ihtiyacımız var. Sabah ve Fotomaç onun için iyi oldu; o da Sabah ve Fotomaç için iyi oldu. Tabii bu görüşüne katiyen katılmıyorum. Erman'la uzun yıllar ortak programlar yaptığımız halde, anlaştığımız da pek görülmemiştir. Şöyle bakarsa başarılı olmuş milli takımlara, bugün ezbere sayıldığını bilir. Milli takımların geleceği olmasaydı, günlük takımlar olsalardı; devamlılıkları nasıl olacaktı! Biz o takımları nasıl ezberledik? 1954'ün Alman takımını sayayım mı Erman hoca sana ya da 1962'nin Brezilya takımını sayayım mı?
İleri sürdüğü görüşün içini de "Milli takım, Türk futbolu ile paraleldir. Türk futbolu iyi bir noktada olmalı ki milli takım da yükselişe geçsin" diye doldurdu. Bu açıdan bakıldığında çok da haksız görünmüyor.
Artık yollar iyice ayrıldı. Bugün Türk takımlarının, yarısından biraz fazlası yabancı... 'Türk futbolu' dediğimiz şey, o yabancıların seçiminde görülen başarı... O yabancılar yüzünden de kendi takımında oynayamayan adamlar var. Bunların en canlı örneği: Hasan Ali Kaldırım... Bana sorarsanız; Avrupa'nın en iyi sol beklerinden birisi, ama Fenerbahçe'de yer bulamıyor. Onun için 'Türk futbolu' dediğimiz şey, aslında Türk futbolu değil. Eskiden kulüpler, Türk futbolunu temsil ederlerdi. Şimdi milli takım hocalığı daha zor. Yabancılar yüzünden kendi takımlarında zaman alamayan oyuncuları dahi bulacaksın ve 90 dakika oynar hale getireceksin. Takım oyununa alışkın hale getireceksin. Bu kolay bir iş değil...
Röportaj: Bülent CAN