Bir süredir saha içi ve saha dışı olaylarla anılan Türk futbolu bu defa bir cinayete tanıklık etti. Derbinin ardından Fenerbahçeli bir taraftar, Galatasaray formalı bir taraftar tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Bu düşmanlığı nasıl yarattık, nasıl bir noktaya geldik? Bir defa şunu açık söyleyeyim; ateş düştüğü yeri yakar. Ama Türkiye, bu iğrenç kampanyaya, bir ölü ile çok ucuz bir bedel ödedi. İngiltere'nin başına gelenler, Heysel'de olanlar, bizim başımıza gelebilirdi. Yıllardan beri bağıra bağıra geliyor, biz önlem alacağımız yerde yangına körükle gidiyoruz, bütün kurumlarımızla... Fenerbahçeliler, Galatasaraylılar kol kola yan yana beraber maç seyredip, maçtan sonra Beyoğlu'na giderdi. Çiçek Pasajı'nda aynı masada birlikte biralarımızı içtiğimiz günler benim gazeteciliğimin içinde... 'Dedem anlatırdı' demiyorum, benim yaşadığım günlerde oluyordu. Oradan buraya nasıl geldik, 'Fenerbahçe, Galatasaray' denince slogan şuydu; 'Ezeli rekabet, ebedi dostluk.' Sportif dostluğu özümsemişti Türk toplumu... Sonra birisi çıktı, 'düşman' kelimesini inatla ve ısrarla telaffuz etmeye başladı. Türkiye'de bir söz vardır; 'Bir lafı 40 defa söylersen olur' diye... 'Fenerbahçe düşmanları, Fenerbahçe düşmanları, Fenerbahçe düşmanları' diye diye düşmanlık yaratıldı. Ben birisine durmadan 'Hıncal düşmanı' diyorsam bu bilinç altında şunun olduğunu gösterir: Ben ona düşmanım ki onu durmadan 'düşman' diye itham ediyorum.
ÇAKIYA ŞAŞIYOR MUSUNUZ!
'Fenerbahçe düşmanlığı' diye bir şey yokken arka arkaya gelen iki Fenerbahçe Başkanı, 'Fenerbahçe düşmanlığı' imajını yarattılar Türkiye'de... Sadece Galatasaray'ın sahasında değil, Türkiye'nin bütün sahalarında, Fenerbahçe aleyhine tezahüratlar başladı ve holiganizm hızla körüklenmeye başladı. Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda Galatasaray amigosunun lakabı, 'Karınca ezmezdi.' Şimdi ki amigolara bakın bir de... Deplasmandaki maça giden taraftarların otobüsünde görülen silahlara, döner bıçaklarına, palalara bakın. O zaman Yusuf'taki çakıya şaşıyor musunuz? Peki ne önlem aldık? Otobüslere döner bıçaklar konulması bu senenin işi mi? 10 seneden beri böyle değil mi? Peki bu ülkede bir İçişleri Bakanı yok mu, bir Spor Bakanı yok mu? Bir Meclis yok mu? Nereye gidildiğini gören bir tane akil adam yok mu? Kulüp başkanları, kulüp yöneticileri, kulüp teknik adamları, kulüp amigosu yazarlar en ağır şekilde tahrikleri yaparken 'Memleketi nereye götürüyorsunuz' diyen bir tane lider bu ülkede çıkmaz mı? Çıktı. Bütün dünyanın ilerisinde bir Sporda Şiddet Yasası çıkardık. Ama o yasayı, meclis bir kere uygulamadan bir gecede değiştiriverdi. Bu meclisin dört partisi bugüne kadar iki kere birleştiler! Bu ülkenin iç ve dış güvenliği konusunda birleşmeyen bu dört parti, bu halkın mutluluğu için, bu ülkenin ihtiyacı olan demokratik anayasa için birleşmeyen bu partiler iki konuda birleştiler: 1- Sporda Şiddet Yasası'nı kuşa çevirmek için... Yaptıklarından pişman olup... 2- Kendilerine ve yedi sülalelerine menfaat sağlamak için... AKP, CHP, MHP ve BDP iki kere birleşti! Tartışmasız, konuşmasız, itirazsız birleştiler. Peki o hafifletilen yasa uygulandı mı? Duyan bilen var mı?
İNGİLİZ 30 SANİYEDE ALDI
Bir ay içinde televizyonlardan izlediğim iki görüntü var. Bir tanesi İngiltere milli maçı... Sahaya bir para geldi. Yayında gördük. 30 saniye sonra yayıncı kuruluş tribünü gösterdi. Dört tane polis, tribünden bir adamı alıyor. Bunu ben seyrettiğim gibi bütün İngiltere de seyretti. Parayı atan adamın tribünden alınması 30 saniye sürdü. Şimdi sen, İngiltere'de tribünde olup bir daha sahaya bir şey atmayı düşünebilir misin? Bitti... O parayı atanın hayatı kaydı. Bir daha tribüne falan giremez. Futbol seyirciliği televizyonla sınırlı kalır. Maç saatinde gider karakola imza verir.
Bir taraftar öldü ama hala yöneticiler, futbolcular arasındaki demeç yarışı sürüyor.
TELEFONU KİM ATTI!
Biz hep yangına körükle gittik. Çıkardığımız yasayı piç ettik, o yasanın piç olmuş halini dahi uygulamadık. Hasan Ali Kaldırım'ın başına telefonu kim attı; kendi seyircisi... Nerede o seyirci? Kim? Hasan Ali'yi yaralayan seyirci kim? Kadıköy Savcısı için bunu bulmak çok mu zor! Peki o stattaki güvenlik görevlileri... İngiltere'deki polis görevini yapıyor da benim polisim nerede? Son maçta viski şişesi attılar Galatasaray'ın kulübesine... Oradaki birinin kafasını dağıtabilirdi, o şişeyi atan görüntülerde yok mu, kayıtlarda yok mu? Ne yaptı Kadıköy Savcısı, ne yaptı Emniyet Müdürü!
***
NASIL CEZA VERECEKLER?
Benim polisim, takımını izlemek için şarkılar türküler söyleyerek toplanmış kalabalığın üzerine tabanca atarak saldırmayı biliyor. Ama tribünde adam öldürmeye teşebbüs edenlere el sürmüyor! Sonra 'Kahrolsun Yusuf!' Yok ya!.. Yakalayın Yusuf'u asın; yok ya! Kim yetiştirdi Yusuf'u, kim yarattı Yusuf'u! Yusuf canavar tamam... Ben de diyorum; 'canavar' diye ama kim yarattı o canavarı?
BAKANLAR NEREDE?
Bundan 20 sene evvel Yusuf ile Burak, birinin boynunda Fener kaşkolü, birinin boynunda Galatasaray kaşkolü maça beraber gidiyorlardı, aynı mahallede oturuyorlar çünkü... Edirnekapı'da maça beraber gidiyorlardı Fener maçlarına, maçtan beraber çıkıyorlardı, eve de beraber gidiyorlardı. Şimdi birbirlerini öldürüyorlar! Bu ortam bu noktaya nasıl geldi, iki dost, iki arkadaş olacak çocuklar; niye biri kurban, biri katil bugün? Kim yarattı? Yasaman seyirci, yürütmen seyirci! Hani her şeye karışan Adalet Bakanı! 'Yahu savcılar kanunları niye uygulamıyorsunuz?' diye bir lafını duydunuz mu? Spor Bakanı'nın adını duyan var mı; bu işler olup biterken? Yıllardan beri aylardan beri... Sadece bunu söylemiyorum, bundan evvelkiler de böyle... İçişleri Bakanı, 'Çarşı grubunun arasına tabancayla dalıyorsun da tribünde bunları yapanlara niye göz yumuyorsun emniyet müdürü kardeşim' niye demiyor? Federasyon? Göz yuma göz yuma, eyyam eyyam eyyam!.. Nasıl ceza verecekler Meireles'e şimdi yaptığı o iğrenç hareket yüzünden! O PFDK ve o Tahkim nasıl ceza verecek? 'Ağzında sıvı var' diye adamın cezasını indirenler, onu azdıranlar, bu hale getirenler! 'Ben Fenerbahçe futbolcusuyum demek ki bana bir şey yapmazlar' deyip, bu hareketi de yaptıranlar kimler? Hadi bakalım; o PFDK'nın ve Tahkim Kurulu'nun başkanları bana desinler ki 'Meireles'in bu yaptığında bizim kusurumuz yok.' Meireles bunu kendi ülkesinde yapabilmeyi aklından geçirebilir miydi?
Kariyerinde iki kırmızı kart var ve ikisi de Türkiye'de!..
BİR TÜRK YAPSA
Bu ülkede bir Çalışma Bakanı olsa adamın çalışma izni iptal edilir, bırak federasyonu bilmem neyi... Adamın çalışma izni iptal edilirdi. Bir Türk yapsın bakalım; Almanya'da bunu... Hele bir yapsın! Bir daha Almanya'ya giriş vizesi alamaz, bırak çalışma iznini, giriş vizesi alamaz. Yani o kadar ucu dallı budaklı ki bu işin... Tekrar söylüyorum; Türkiye'de bir kişi, bir ferdi vahit çıksın desin ki 'Yusuf'un Burak'ı öldürmesinde benim kabahatim yoktur!'
El birliğiyle işi buraya getirdik.
Daha da kötüye gidiyoruz. Allah'tan lig bitiyor.
***
SAVCILAR NiYE DAVA ACMIYOR?
Özellikle son haftalarda gerilim tavan yapıyor. Liglerin kopma noktasına geldiği, düşen ve şampiyon takımların belirleneceği haftalarda bunları yaşıyoruz. Sezon boyunca yapılan yükleme inceldiği yerden kopuyor ve patlıyor.
KENDİNİ KURTARMAK İÇİN
Son bir aydır şu yöneticilerin, 'başkan ve teknik direktör' denen yöneticilerin yaptıkları tahriklerin haddi hesabı yok. Ortada yasa var. 'Kardeşim sen ne diyorsun?' diyen bir kişi çıkmaz mı? Türkiye Cumhuriyeti'nde bir tane savcı çıkmaz mı? Bu davayı açmaya her savcının hakkı var. Çünkü Fenerli, Galatasaraylı Şemdinli'de de var, Hakkâri'de de var, her yerde var. Sadece Kadıköy Savcısı değil. 'Benim mahallemdeki Fenerli ile Galatasaraylılar birbirlerine düşman oluyor hey efendi!' deme hakları var. Ama yok. Türkiye'de bir tane Cumhuriyet Savcısı bu lafların nereye gittiğini, bu lafların Sporda Şiddet Yasası'na aykırı olduğunu düşünmüyor, dava açmıyor. Adam da dozajı artırdıkça artırıyor. Amacı kendini kurtarmak. O arada Burak ölmüş, 'Ee ne yapalım! Allah rahmet eylesin.'
Ailesi cenazeye formalı insanların gelmesini, tabutun üstüne bayrak örtülmesini istememiş.
Röportaj: Bülent CAN