* Fenerbahçe, Bursa ile 1-1 berabere kaldı. Bol pozisyonlu, çekişmeli bir karşılaşmaydı. Milli maçlardaki performansı eleştiri konusu olan Volkan skoru doğrudan etkiledi. Siz maçı nasıl buldunuz?
Geride bıraktığımız haftaya kaleciler damga vurdu. Yedikleri ve yemedikleri gollerle... Volkan ikisinin de içindeydi.
Hem yediği hem yemediği gollerle...
Medyamızda, milli maçın öncesinde ve sonrasında özellikle Galatasaraylı Selçuk ve Burak'ı hedef alan kampanyayı hatırlıyorum. 'Sakat değiller de, takımlarında oynayabilmek için sakatız' dediler. Milli görevden kaçıyorlar' kampanyası...
Hatta işin içine Arda'yı da bulaştırdılar.
Halbuki Arda, o milli takımdaki Abdullah Avcı'yı tutanların lideri... Abdullah Avcı'yı çok seven, onun için çırpınan biri... Yakından biliyorum. 'Arda da Atletico Madrid maçını düşünerek milli takım maçından kaçtı' denince benim için haberlerin nasıl palavra yazıldığı çıktı.
Milli maçta arka arkaya o hatalı golleri yiyen Volkan üzerinden Abdullah Avcı şöyle eleştirildi: 'Volkan omzundan sakat, ameliyat olması lazım.
Ameliyat olursa 6 ay futboldan uzak kalacak. Bu yüzden ameliyat olmadı. Sakatlanmamak için toplara uçmuyor, atlamıyor. Bu yüzden de hatalı goller yiyor.' Aynı Volkan, Fenerbahçe maçında panter kesildi. Şimdi, Burak ve Selçuk'a kampanya açan medya aklıma geliyor. Volkan eğer Fenerbahçe'nin değil Galatasaray'ın kalecisi olsaydı, aynı medya neler yazacaktı! 'Milli maçta 'sakatlığı artmasın' diye toplara uçmayan, hatalı goller yiyen ve milli takımı yatıran Volkan, Galatasaray'ın maçında panter kesildi!' Bu çok ayıp bir gazetecilik...
Ben Galatasaray kulübünün yerinde olsam Selçuk ve Burak'a bu ülkenin en iyi avukatlarını tutar, çok ağır tazminat davası açardım. Galatasaray'ı yıpratma uğruna, insanların kişilikleriyle oynama, onları bu tür bir ahlaksızlıkla itham etme hakkı kimsede yok ve nedense, Türkiye'de bunlar hep Galatasaraylı futbolcuların başına geliyor.
Bursa-Fenerbahçe mücadelesi aslında pek de güzel bir maç değildi. Beşiktaş-
Trabzon maçının ikinci yarısıyla mukayese ettiğim zaman, heyecan bakımından da kalite bakımından da çok gerideydi. Öne çıkan Volkan'ın çok iyi kurtarışları oldu.
Bursa eline geçirdiği pozisyonları değerlendiremedi. Fenerbahçe'nin oynadığı maçlara bakın, genelde böyle puanlar kazanıyor. Fenerbahçe'nin fırsatları değerlendirme oranı çok yüksek. Sen Fenerbahçe'ye karşı pozisyona girip girip atamadığın zaman hissetmeye başlıyorsun ki seyirci olarak, Fenerbahçe şimdi gelecek ve atacak.
Çünkü Fenerbahçe aynı şekilde geldiği zaman atıyor. O yüzden 1-1 bitti maç. Genel görünüme baksan, Bursa rahat bitirebilirdi maçı...
ÇANTADA KEKLİK DEĞİL
* Sırada Limassol maçı var. O maça baktığınızda Fenerbahçe'nin şansını nasıl görüyorsunuz ve tabii maçın Güney Kıbrıs'ta oynanacak olması nedeniyle de tribünlere Türk bayrağı girip girmeyeceği konusunda da tartışmalar var.
Son günlerde biraz ayılır gibi olduk. Fenerbahçe'ye Kıbrıs Rum Kesimi çıkınca sandılar ki Türkiye üçüncü liginden bir takım çıktı! Hayır. Kıbrıs sporu, çok hızlı bir şekilde gelişme içinde... O minnacık Kıbrıs'ın olimpiyat başarılarına bakın, bizimle yarışır.
Futbol takımları, kulüp takımları, milli takımları oldukça iyi sonuçlar alıyor.
Kimse, 'keklik Kıbrıs takımı... Üç tane atayım, geleyim' diye bakmıyor.
Allah'tan Fenerbahçe'ye 'Kendinize gelin. Kıbrıs'ta her türlü sonuç olabilir' uyarıları başladı.
FANATİKLER ETKİLİ OLDU
* İşin bir de siyasi yanı var tabii...
Siyaset de değil. Ne yazık ki ülkelerde fanatikler böyle durumlarda çok etkili oluyorlar. Orada çok güzel bir plan hazırlanmıştı.
Güney Kıbrıs, kuzeyden gelenlerin güneye geçmelerini resmen kabul etmiyor. Gayri resmi ediyorlar.
Ben geçtim mesela... Ercan Havaalanı'na indim, kuzeyde kaldım. Sonra arkadaşlarla beraber Güney Kıbrıs'a geçtik. Kimse de 'Nereden geliyorsun, nasıl geliyorsun' diye bir şey sormadı. Oradaki Rum polise, kimliğimizi gösterdik, gittik, gezdik, dolaştık, kahve içtik, yemek yedik ve döndük.
Burada adını koyalım. 'Fenerbahçe de taraftarlarıyla gelsin, kuzeyde otelde kalsın. Maç günü hep beraber Limassol'a gidilsin, oynansın ve dönülsün.' Başlangıçta bu düşünce fevkalade olumlu karşılandı, neredeyse olmak üzereydi. Fakat tabii güneydeki fanatikler, kıyamet koparınca plan bozuldu. 'Bayrak açılmasın, o olmasın, bu olmasın'ların arkasında o fanatiklerin olay çıkarmasını engelleme, fırsat vermeme çabası var. Güney Kıbrıs yönetimi, Türkiye'ye bir nefretten dolayı 'Bayrak açılmasın' demiyor. Oradaki fanatik Rumlar, Türk bayrağına karşı bir eylem yaparlarsa, oraya gelen Türkler de armut toplamıyor, 'Vay sen benim bayrağıma nasıl hakaret edersin' deyip, karşılık verirse durduk yerde olay çıkar.
Bu maçların amacı olay çıkarmak değil. Tam tersine aralarında gerilim olan ülkeleri yumuşatmak. Yoksa UEFA bir karar alır; Türk takımlarıyla, Kıbrıs Rum takımları birbirlerine düşmezlerdi.
Ne de olsa ikisinin de finale kadar gidecek hali yok. Amaç bu değil.
Amaç artık Kıbrıs'taki gerginliği ortadan kaldırmak. Türkler oraya gitsin, onlar buraya gelsin. Yani bu Türkiye'ye karşı alınmış bir karar değil, kendi içlerindeki fanatiklere karşı alınmış bir karar.
Ama 'açtırma kutuyu, söyletme kötüyü' diye bir laf vardır ya... 'Aman bunları azdırmayın.' Ayrıca daha evvel ben köşemden yazdım. Limassol takımının kuruluş gerekçesi Fenerbahçe.
Sarı-lacivert olmasının sebebi de o.
Lefkoşa'daki, Çetinkaya, Kıbrıslı Galatasaraylılar tarafından kuruldu.
Rahmetli Galatasaraylı Naci Özkaya antrenörlüğe getirildi. Naci Özkaya, Çetinkaya'yı Kıbrıs şampiyonu yaptı, ilk Kıbrıs şampiyonu olan Türk takımıdır. Rumlar şampiyon oluyordu o zamana kadar.
Bir efsane oldu Galatasaraylı Çetinkaya.
Onun üzerine Limassollu Fenerbahçeliler de Galatasaraylı Çetinkaya'ya karşı bir takım kurdular; sarılacivert Limassol... O zaman takımın yarısı Türk, yarısı Rum... Yani işin özü Fenerbahçe hayranı, Fenerbahçe sevgisi olan bir takım Limassol. Kıbrıs'ın Fenerbahçe'si ile İstanbul'un Fenerbahçe'si oynayacak.
TRANSFERLERDE SORU iŞARETLERi VAR
* Hafta içinde konuşulan bir olay vardı; Sow'un transferiyle ilgili...
Alındığı dönemde dizinde kronik sakatlığı olmasına karşın, MR'ının bilerek çekilmediği ifade edildi. Kocaman'ın da hastaneye gönderdiği doktora 'Sen hiçbir şeye karışma...'
"Duyulursa sonun olur" diyor. Doktorun ifadesi bu... "Bana böyle söyledi" diyor.
* Kocaman'a da soruldu bu iddialar ve "Bu tür polemiklerin içine girmek istemiyorum" dedi. Bu iddialarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu kadar maliyetli bir futbolcu kronik sakatlığı gizlenmek istenmiş olabilir mi?
Türkiye'de son zamanlardaki bütün transferlerin üzerinde soru işaretleri var. O transferler neye göre yapılıyor, nasıl yapılıyor, hangi ihtiyaca göre yapılıyor, kimler neye göre, ne kadar para alıyor?
Hangi kulübün transferini açarsan aç soru işareti koyacağın bir yığın transfer var. Türkiye'de transfer kirlendi.
Menajerler, bu menajerlere alet olan birtakım medya mensupları... Durduk yerde bir futbolcunun adı ortaya atılıyor gazetelerde... 'Hıncal Galatasaray'a geliyor.' Hıncal'ın haberi bile yok! Hıncal'ın menajeri ile gazeteci bu işi ayarlıyorlar, ortalığı kızıştırmak için bir haber ortaya atılıyor!
Bunun en büyük ustası, kimse menajeri alnından öpmem lazım; Lucescu...
Türkiye'de milli takım dâhil, büyük takımlar Fener, Galatasaray, Beşiktaş, hangisinin hocaya ihtiyacı olduğu ihtimali, olması değil, olması ihtimali ortaya çıkarsa hemen bir 'Lucescu haberi' okuyorsun gazetelerde... 'Lucescu, milli takıma geliyor', 'Lucescu, Galatasaray'a geliyor', 'Lucescu, Fener'e geliyor', 'Lucescu, Beşiktaş'a geliyor.' Senelerden beri gelemez oldu Lucescu... Gelemez oldu ama habire geliyor. Bu haberleri birisi yazdırıyor!
Bir sayfada milli maçın sonucu var, yanındaki sayfada 'Demirören'in aklındaki isim Lucescu' diye manşet var! 'Lucescu' sempatisi olabilir mi?
Birileri yazdırıyor bu haberleri... Öyle saf değilim. Ben yıllar yılı gazetecilik yaptım, gazeteler yönettim; kimler, nasıl haber yazdırırlar, gayet iyi biliyorum.
Türkiye'de gelmiş çalışmış bu kadar yerli-yabancı hocalar varken bir sayfada maçın sonucu bir sayfada 'Lucescu' geliyor haberi!.. Bu tesadüf değil...
KRONİK SAKATLIK FARKLI
Niye Mustafa Denizli gelmiyor, Fatih Terim gelmiyor, Şenol Güneş gelmiyor, ne bileyim ben, Daum gelmiyor; ille Lucescu geliyor. Adam birilerini bir şekilde ayarlamış. Her Lucescu haberinin altında bir bit yeniği yoksa eğer ben gazeteciliği bilmiyorum.
Onun için gönderilen doktor diyor ki 'Bu budur.' 'Bu budur' dediği zaman Fenerbahçe'nin sağlık grubunun başkanı ya da ona birinin cevap vermesi lazım. İnandırıcı cevaplar. Polemik değil ki "Ben polemiğe girmem" ne demek!
Polemiğe girmiyor ki adam...
Adam diyor ki "Sow kronik sakat."
Bu lafa da dikkat etmek lazım. Geçen gün bizim evde maç seyrederken konu açıldı. 'Adam at gibi koşuyor sakat olsa nasıl koşar' dendi.
Yahu 'Sakat' demiyor adam 'Kronik sakat' başka bir laf. 'Kronik sakat' senin sakatlığın yerleşmiş bir sakatlıktır.
O işini yapmana engel olmaz. Takır, takır yaparsın. Ama en ufak darbede, en ufak sıkıntıda sakatlığın ortaya çıkar, 3 hafta tedavi gerekir.
Benim kolum kırıksa, alçıya alırlar, ben tek elle yazarım ama benim omzumda kronik sakatlık varsa, omzum en ufak sert harekette çıkıyorsa bu başka bir şey...
Bu alçıyla düzelmez. Bunun ameliyat edilmesi lazım. Ben böyle takır takır yazı yazıyorumdur, koşuyorumdur hatta seninle yumruklaşıyorumdur; 'Omzu sakatsa nasıl yapıyordur!' Hayır, kronik sakatım, her an omzum çıkabilir, takarlar yerine...
Kronik sakat o... Adam diyor ki "Bunun kronik sakatlığı var." Kronik sakat olan birinin Fenerbahçe'ye alınmaması lazım; çünkü en ihtiyacın olduğu hafta adam sakat olabilir. Devamlılığını garanti edemezsin. Adamın söylediği çok ağır bir itham ve diyor ki "Bunun muayenesini yapmadılar" ve diyor ki "Fenerbahçe'nin teknik direktörü de 'Ağzını kapat. Bu laf duyulursa kendini yok bil."
Adam da ağzını kapıyor o zaman bir şey demedi, ne zamanki Fenerbahçe'den görevden alınıyor o zaman konuşuyor!
Onun da ne derece tıp ahlakına sahip olduğu tartışılır, o ayrı...
Ama bunun polemikle ne alakası var!
Adam "Ben doktorum o adamın muayenesi yapılmadı. Kronik sakat" diyor. Buna cevap vermek zorundasın.
Fenerbahçe kamuoyunu tatmin etmek zorundasın. Yoksa ben Fenerbahçe'nin bütün transferlerine şüpheyle bakarım.
Bir düşün bakalım doktorun, 'Kronik sakat. Bu adamı muayene etmeden almayın' dediği bir adamı Aykut inatla alıyorsa, doktoru da tehdit ediyorsa, bunun manası ne; bir düşünün bakalım.
Böyle bir durumda; "Ben polemiğe girmek istemiyorum."
Aykut efendi bütün şüpheleri üzerine çekiyorsun bu durumda.
MEDYA FENER'E GÖRE YÖNETİLİYOR
* Selçuk ve Burak'ın sakatlıkları nedeniyle milli takımdan çıkarılmalarına karşın Ankara'ya götürülmüş olması bu spekülasyonları artırmış olabilir mi?
Bir insan salı günü sakat diye artık ebediyen sakat mı olacak? Sen bir hafta evvel salı günü sakatlanmışsındır, iyileşmeye başlamışsındır ama salı günü iyileşme sürecin tamamlanmamıştır. Çarşamba, perşembe veya cuma iyileşirsin.
DEDİKODU YAPSINLAR O ZAMAN
Hayır, bunlar 'Galatasaraylı' diye oluyor. Bu ortam o hale getiriliyor. Açık söylüyorum ben... Medya Fenerbahçeli...
Bu medya Fenerbahçe'ye göre yönetiliyor. Bak örnek verdim; Volkan örneği...
Milli maçlarda kendini oraya buraya atmadığı için, hatalı goller yiyen Volkan, Fenerbahçe maçında panter kesildi!
Hadi bakalım... Madem dedikoducu medyasın, yapsana bunun dedikodusunu! Bunun dedikodusu yok. Galatasaraylılar için dedikodu yapılıyor sadece...
Röportaj: Bülent CAN