Fenerbahçe, Trabzonspor ve Galatasaray arasındaki söz düellosu da sürüyor. Son dönemde Lutfi Arıboğan da Fenerbahçe'nin hedefindeydi. Bu tartışmaların sonu nereye varacak? Bu konuşmalar çok çirkin... Trabzon'un konuşmaları da çok çirkin, Fenerbahçe'nin konuşmaları da çok çirkin. Savcıların harekete geçmesi lazım. Bu konuşmalarla Futbolda Şiddet Yasası'nı ihlal ediyorlar. Başkanları, yönetimleri resmi bildiriler yayınlıyorlar, kulüp televizyonları var. Bu açıklamalarla ortamı geriyorlar. İşte gazetelerde okuyoruz; Kayseri'de oynanacak maçla ilgili bütün haberler, alınan önlemlerle ilgili... Kayseri'yi ikiye bölmüşler, Fenerli taraftarlar burada duracakmış, Galatasaraylı taraftarlar burada duracakmış. Onlar bu yoldan geleceklermiş, diğerleri öteki yoldan!.. Ne oluyor ya!.. Süper Kupa, neticede bir dostluk maçı... Neden? Çünkü tahrikler işi bu hale getirdi. İmam-cemaat hikayesi... Kulübün başkanı, kulübün yöneticisi, kulübün resmi televizyonu, resmi sitesi Allah'ın günü bunları kusarsa taraftar da birbirini keser. Bunlar savcıyı harekete geçirmiyorsa, o yasayı niye çıkardık biz?
DEFANSA TAKVİYE ŞART
Fenerbahçe'de Emenike ve Cardozo isimleri çokça konuşuluyor. İki isim de KAP'a bildirildi, görüşmeler sürüyor. Sarı-lacivertli ekibin forvete ihtiyacı var mı ve varsa kimi transfer etmeli?
Webo ile Sow iyi futbolcular ve Salzburg maçının sonunda da birlikte oynadıklarında iyi bir ikili oluşturduklarını gördük.
Fenerbahçe'ye alışmışlar, oturmuşlar.
AYBABA'YI SEVMİYORLAR
Beşiktaş'ın Kasımpaşa Stadı'nı tercih etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Federasyon Başkanı Demirören'in maçların gündüz oynanmasına yönelik açıklamalarına karşın Süper Lig'in ilk haftasında dört maç 21.45'te oynanacak. Tabii sıcak faktörü de var ama bu açıklamaların ardından 21.45'e maç konulması tezat bulundu.
Şimdi tabii, Futbol Federasyonu'nun lafı ile olmaz.
Daha önce Spor Bakanı Kılıç da bu yönde bir açıklama yapmıştı.
Esas diyenin bakan olduğu belli... Bu federasyon, Ankara ne derse, "Emriniz olur" diyor. Yıldırım Demirören gibi Beşiktaş Başkanlığı yapmış bir adam, gece maçı ile gündüz maçının ekonomik farkını bilmez mi; imkan ihtimal var mı! Adam iş adamı... Demirören Holding bu kafa ile mi kuruldu! 'Erdoğan Demirören, Yıldırım'ı şirkete uğramasın diye futbola gönderdi' diyorlar ya... Belli yani... Erdoğan Demirören'in haklı olduğu ortaya çıkıyor. Hesaptan kitaptan anlamıyor ki... Televizyon 400 milyon dolar verir mi gündüz oynatılan maçlara? O zaman da kulüpler hangi parayla, Sneijder'leri, Drogba'ları alırlar! Ronaldinho'nun peşine düşerler. Gündüz saatlerinde televizyon reklamları bedava... Bugün bu paraların verilmesinin sebebi; maçların prime time'de, en pahalı saatte oynanması... Haftada bir ya da iki maç gündüz oynanabilir. Cumartesi de değil, pazar günü... Çünkü bu ülkenin büyük çoğunluğu cumartesi günü de çalışıyor. Devlet memurları çalışmıyor ama özel sektör çalışıyor. Pazar günü insanlar aileleriyle, çocuklarıyla, hep beraber maça gitsinler, 'adam gibi evlerine dönsünler' diye İngilizlerin, 'match of the week' usulü pazar futbolu, bir tane maç konulabilir. Bir hafta Galatasaray, bir hafta Beşiktaş, bir hafta Fenerbahçe oynayabilir. İstanbul trafiği zor bir şehir... Maç için çıkmak ve eve dönmek çok uzun vakit alıyor. Maçı gündüze koyarsan 5 yaşındaki çocuğunu da alır, maça gelir. Akşam da saatinde evinde olur. Bir tane maç... Ama 'Bütün maçları gündüz oynayalım' deyip Suat Kılıç'ın emrinde görünürsen, o zaman ben derim ki 'Erdoğan Demirören çok akıllı bir baba...'
ANADOLU FELAKET
Sıcaklık mazeret gösteriliyor ama İstanbul'da havalar mevsim normallerinin altında...
***
ALKOL YASAKLANMALI
Yıldırım Demirören "Akşam maçlarında işin içine alkol de giriyor" dedi. Bu açıklaması da çok tartışıldı.
UÇAKLARI DA AYARLASIN
Maça içerek gitmeyi düşünen bir adamın önüne geçemezsin. O zaman uçak seferlerini de gündüzden kaldırmak lazım. Çünkü uçak korkusu olan pek çok insan uçağa binmeden muhakkak içiyor. 'Geceye koy ki uçakları gece içsinler, gündüz içmesinler!' Onu da öyle ayarlayacaksın! Maçları gündüz oynatacaksın, uçakları da gece çalıştıracaksın! Böyle bir şey olur mu ya!.. Yani 'alkol' lafını Yıldırım Demirören çok kolay tahmin edebileceğimiz çevrelere yaranmak için ortaya attı. Alkolle mücadele edecek olan stadyuma girişlerin alkolsüz olması ve stadyumun içinde alkol satışının yasaklanması ile uğraşır. Çünkü maçın en büyük belalarından birinin alkol olduğunu ben 30 senedir dünya üzerinde görüyorum. Avrupa'daki bütün holiganlar leş gibi maça geliyorlar, sarhoş, gözü dünyayı görmüyor. Kopenhag'da oynanan G.Saray-Arsenal final maçında İngilizlerin halini görecektiniz. Zurna gibiydiler! Şimdi locada içki satışı serbest!.. Öylesine serbest ki Fenerbahçe kalecisi Volkan'ın yanından votka şişesi kurşun gibi geçiyor. Bunları engelle!.. Üç tane polis koy, maça üflesin girsin bakayım. İçebiliyor mu? Yok, ben gündüz oynatayım da içmesin! O yaranma peşinde... Ankara'ya hulus çakıyor.
***
AMERiKA iTiBAR MI KAYBETTi?
Arka arkaya gelen doping skandallarının ardından Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi istifa etti. Terzi'nin istifası yönetim tarafından kabul edilmedi. Ancak Spor Bakanı Kılıç, 'İstifa tek taraflı bir müessese' deyince görevinden ayrıldı. Terzi'nin git-gelli istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Geç kalınmış bir istifa mı?
BAKAN KABUL ETMEDİ
Mehmet Terzi halının köşesini kaldırmış altına süpürüyor, 'Aman şu sıralar örtbas edeyim' diyor. Sırf bu yüzden ayrılması gerekiyordu. 'Ben bırakıyorum' demiş, yönetim kurulu da 'Hayır, sen bırakma katiyen... Biz baş antrenör Muharrem Or bir de maaşlı Atletizm Federasyonu Genel Sekreteri Nihat Doker'i görevden alırız, biz bu işi idare ederiz' deyip kandırıyorlar Mehmet Terzi'yi... Mehmet Terzi, Bakan Suat Kılıç'a gidiyor; "Sayın Bakan ben yönetim kuruluna istifamı bildirmiştim. Ama yönetim kurulu istifamı kabul etmedi" diyor. Bakan da "İstifaları kabul edip etmeme makamı yönetim kurulu değil, bakanlıktır. Ben istifanı kabul ediyorum" karşılığını veriyor.
Öte yandan Türkiye kadar dünyada da doping şokları devam ediyor. Ünlü atletler Tyson Gay ve Asafa Powell dopingli çıktı. Artık kim dopingli, kim değil, her şey birbirine girdi!
Doping böyle gitmeye de devam edecek. Çünkü bunun arkasında milyarlık bir ecza sanayi var, bunun arkasında dopingle milyoner olma hayali kuran gençler var, antrenörler var. Bu ecza sanayi durmadan mevcut doping kontrollerini geçebilecek ilaçlar icat ediyorlar. Özge'nin şirketi, doping ilacını icat ediyor hemen Bülent'in şirketi de icat edilen ilacı ortaya çıkaracak testi icat ediyor. Sonra Özge yeni bir ilaç icat ediyor, Bülent karşılık veriyor! Aslında o iki şirket danışıklı dövüş!.. Belki arkalarını deşersen bulursun. Yani bir yandan mikrobunu üretiyor bir yandan antibiyotiği üretiyor. İkisini birden satıyor. Yani bu sanayi böyle devam ettiği sürece doping bitmez.
Olan da sporculara ve spora gönül veren milyonlara oluyor.
Yakalanmayan hâlâ var. Yarın öbür gün Usain Bolt çıkarsa hiç şaşmam. Onun için de heyecanımı kaybettim. Bir hafta sonra Dünya Atletizm Şampiyonası başlayacak, umurumda değil! Çünkü seyredip heyecanlanacak, alkışlayacağım adam üç gün sonra, beş gün sonra dopingli çıkıyor! Dünya Yüzme Şampiyonası yapıldı, haberi olan var mı? Böyle mi olurdu Dünya Şampiyonası? Missy Franklin altı altın madalya birden kazandı. Bugüne kadar ki rekor beşti, altıncıyı kazandı. Ama yarın bunların altısının da geri alındığı ilan edilebilir. Bilmiyoruz! İçimde bu şüphe olduğu zaman da yarışları seyretmek heyecan vermiyor.
Röportaj: Bülent CAN