Alex'in Fenerbahçe'ye transferinde aslan payı hiç şüphesiz yönetici Hakan Bilal Kutlualp'indi. Günlerce Brezilya'da kalan Kutlualp, Alex'i bir dakika olsun yalnız bırakmıyor, onun Türkiye ile ilgili tereddütlerini bitirmeye çalışıyordu. 1 yıl boyunca Türkiye- Brezilya arasında adeta mekik dokuyan genç yönetici Alex transferini anlatıyor: 2003 yılında Daum'un transferini müteakip futbolcu transferleri için çalışmaya başladık.
TAM 1 YIL UĞRAŞTIMDaum'un ilk istediği oyuncu Pierre van Hoijdonk'tu. Onun ve Luciano'nun transferinin ardından bana öyle bir isim söylendi ki çok heyecanlandım.
Bu isim Cruzeiro'nun yıldızı Alex de Souza idi. 2003 yazından 2004 yazına kadar sürecek bir transfer hikayesiydi. Alex'le onlarca defa bir araya geldim. En çok dikkatimi çeken transfer konuşmayı sevmediğiydi. Onu ilk gördüğümde içimden, "Tam Fenerbahçe'ye yakışacak bir futbolcu" diye geçirmiştim. Uzun zamanlar birlikte yediğimiz yemeklerde yaptığımız sohbetlerde hep Türkiye'yi, Brezilya'yı ve Fenerbahçe'yi konuştuk. Efsane Didi'nin Fenerbahçe'de teknik diriktörlük yaptığını bilmiyordu. Tek bildiği vatandaşı Parreira'nın F.Bahçe'yi şampiyon yaptığıydı. Çok sık yanına gidip geliyordum. Bir keresinde bana, "Bu sefer geciktin" diye takılmıştı! Eşinin hamileliği çok zor geçiyordu. Daha önceki hamileliğinde düşük yapmıştı. O yüzden olası bir yurt dışı transferine çok mesafeli yaklaşıyordu. Kendisine, Türkiye'deki hastaneler hakkında bazı dökümanlar götürdüm. İstanbul'da iyi hastanelerin ve doktorların olduğunu söyleyerek onu rahatlatmaya çalışıyordum.
GECE 2'DE İMZALARI ATTIKAlex'in oynadığı milli maçları dahi kaçırmıyordum. Kamp öncesi ya da kampta müsait olduğunda görüşüyorduk. Transfer konularına geldiğimizde 3 aşağı 5 yukarı mali konularda menajeriyle uzlaşmıştık. Bir kontrat örneği her daim yanımdaydı. 2 Haziran 2004 gecesi Belo Horizonte kentinde Brezilya-Arjantin maçı vardı. Brezilya Alex'in mükemmel oynadığı karşılaşmayı 3-1 kazanmıştı. Maçtan sonra otelde Alex'le buluştuk. Ertesi gün kafile dağılacaktı. Gece 2 sularında üzerinde milli takım eşofmanı olduğu halde gelip bana sarıldı. Ve, "Artık imzalayalım" dedi. O gece hemen sözleşmeyi imzaladık. Allah bana böyle bir mutluluk yaşattı. Onun gibi büyük bir futbolcunun Fenerbahçe'ye gelmesinde emeğim olduğu için çok mutluyum. Aldığı tüm paralar anasının ak sütü gibi helaldir. Ben dahil tüm sarı-lacivertli taraftarlara inanılmaz şeyler yaşattı.
SAMBA BAŞLIYORAlex imzayı atmış, olmaz denilen transfer nihayet gerçekleşmişti. Fenerbahçe Yönetimi gururluydu. Alex'in ilk günleri İstanbul'a alışmakla geçti. Brezilyalı yıldız ilk günlerini şöyle anlatıyor: Türkiye ile ilgili hiçbir şey bilmiyordum. İlk öğrendiğim şey buradaki insanların futbolla yatıp kalktığıydı. Yeni gelmeme rağmen yolda beni gören herkes imza istiyor, resim çektiriyordu. İnsanlar çok sıcakkanlıydı. İlk günden İstanbul'da mutlu olacağımı hissetmiştim. Karakter olarak çok heyecanlı bir insan olmamama rağmen Şükrü Saracoğlu Stadı'nda çıkacağım ilk maç beni fazlasıyla heyecanlandırıyordu." Ve Alex'in ilk maçı gelip çatmıştı. Rakip Samsunspor'du. Binlerce kişinin gözü üzerindeydi. O gün gol atamamasına rağmen müthiş bir futbol ortaya koydu. Yaptığı hareketler, attığı şık çalımlar daha ilk günden Fenerbahçe taraftarının sevgilisi olmasına yetti de arttı. Fenerbahçe formasıyla ilk sezonunda şampiyonluk yaşayan Alex, bir sonraki yıl ligin asist kralı olarak Türkiye'deki ilk unvanını aldı. İlk sezonunu 'alışma yılı' olarak tanımlayan Alex, "Türk futbolu ve Brezilya futbolu birbirine çok yakın. Bu yüzden oyun anlamında pek yabancılık çekmedim. İlk sezonumda şampiyonluk yaşadık. Kutlamalar inanılmazdı. Kupayı aldığımız gün Fenerbahçe'ye gelmekle ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anladım" diyecekti.
Emre BOL OK YAYDAN ÇIKTI
Köprüler bir bir atılıyordu.
Oyundan alınmalar, girmeler çıkmalar, herkesin bildiği tweet'ler derken G.Antep maçında 18 kişilik kadroya alınmaması beklenen sonun çabuklaştırılmasına en büyük etken oldu.
Maç öncesi oğlu Felipe ile sahaya çıkıp futbol oynaması o gün stadı dolduran ve zaten kendisini çok seven kadın ve çocukların ayağa kalkmasına yetmişti. Yapılan tezahüratlar ve Aziz Yıldırım'ın yaptığı anons herkesin malumu. Ama gene kulüp çevresinde yapılan yorumlarda Alex'in maç öncesi sahaya oğluyla çıkması ve sahada ısınan takımın önüne geçmesi şiddetle eleştiriliyordu. Tribünler de artık "Alex'çi, Aykut'çu" olarak ayrılma noktasına gelmişti.
Ki bence çoktan ayrıldı bile.
KARARINI VERMİŞTİ
Artık ok yaydan çıkmıştı ve iki taraf da açık bekliyordu. O açık herkesin çok kötü oynadığı Kasımpaşa maçında Alex'in oyundan alınması ve tepki olarak maçı tribünden seyredilmesiyle de verilmiş oldu.
Maçta her şey kötü gitti.
Alex bu kötü gidişin faturasının kendine kesileceğini biliyordu.
Aynı antrenmana giderken -basın toplantısında bilmiyorum demişti ama- kadro dışı kalacağını bildiği gibi.
Başkanın odasına girerken de kendi ayrılma kararını çoktan vermişti. Bu karar da orada verilmiş bir karar değil. Çünkü 8 yıldır F.Bahçe'nin yıldızı olan, kaptanlığını yapan bir futbolcunun mukavele feshi bu kadar kısa zamanda gerçekleşemezdi.
Yani orada iki taraf da bu işe hazır ve nazırdı. 8 yıllık hikaye de orada son bulmuş oldu.
Selçuk YULA