Alex'in insanüstü istatistiğine hayran olmamak mümkün değildi. Kırılmadık bir rekor bırakmamıştı. Takım arkadaşları bile her fırsatta ona olan hayranlığını gözler önüne seriyor. Emre: O her şeyden önce mükemmel bir insan. Aile hayatı çok düzgün. Örnek alınması gereken bir profesyonel. Özer: Futbol hayatımda örnek alacağım tek insan.
Sarı-lacivertli takımın tarihinde artık Alex de Souza ismi de vardı. Lefter, Can Bartu gibi...
Taraftarlar heykelinin dikilmesi için kampanya başlattı.
Rakiplerin bile saygısını kazanan bu büyük futbol adamı herşeyi hak ediyordu.
Yıldırım: Konuşmayın!
Fenerbahçe kazanıyor ama her kazandığı maçtan sonrası "birileri" ortalığı karıştırıyordu.
Fenerbahçe kaybedince hakemler iyi yönetiyor, kazanınca hakemler taraflı yönetim gösteriyordu! Federasyona ve hakem camiasına ciddi bir baskı vardı. Başkan Aziz Yıldırım bu dönemde bir karar verdi. Kim ne derse desin tartışmalara girilmeyecekti.
Bu durum rakiplerin daha çok saldırmasına neden olsa da şampiyonluk yarışında giden takımı daha da hırslandırdı. Kenetlenen sarı-lacivertli futbolcular önüne geleni deviriyor, rakip fark etmiyordu. Fenerbahçe kazanıyor, Trabzonspor da kazanıyordu.
Lig yarışı hiç olmadığı kadar heyecanlı bir hale gelmişti. O hafta Eskişehir- Trabzon maçı oynanacak ve Aykut hocanın Trabzon'un puan kaybedeceğine olan inancı doğru çıkacaktı. Trabzon'un berabere kalmasıyla Fenerbahçe yeniden hak ettiği liderlik koltuğuna oturdu. Bundan sonra kendi göbeğini kendisi kesecekti.
Eyvah! Yine mi kaçıyor?
İzmir deplasmanında oynanan Buca karşılaşması tarihe geçti. Atatürk Stadı hınca hınç dolmuştu. Binlerce taraftar bir ağızdan, "Şampiyon Fenerbahçe" tezahüratı yapıyordu.
Ancak ligden düştü gözüyle bakılan Buca bir anda 3-1 öne geçiverdi. Tribünden homurtular yükselmeye başlamıştı. Basın tribününde, "Bu sene de şampiyonluk hayal oldu" yazıları yazılmaya başlamıştı.
Önüne geleni deviren Fenerbahçeli oyuncular panik halindeydi. Aykut Kocaman anlatıyor: Maçın sonlarına 2 farklı yenik girmek takımın psikolojisini bozmuştu. Hırsla oynuyorduk ama gol bir türlü gelmiyordu. Buna rağmen maçta bir an kaybedeceğimizi düşünmedim.
Alex'in 2 golüyle beraberliği sağladık.
Aykut Kocaman son taktik hamlesini Güiza'yı oyuna alarak yaptı. Fenerbahçe'nin yaramaz çocuğu topla ilk buluşmasında golü attı. Sezon başından bu yana forma şansı bulamayan Güiza ağlıyordu. Taraftarlar da tribünlerde gözyaşı döküyorlardı. Hiç vazgeçmeyenler yine kazanmıştı. Santos'un son dakikada attığı gol galibiyeti perçinledi. Güiza anlatıyor: Bu sezon takıma çok fazla faydalı olamadım. Ama kendimi hep hazır tutuyordum. Buca maçında hocam ısınmaya gönderdiğinde gol atacağım içime doğmuştu. Oyuna girer girmez golü yaptım. Dünyalar benim olmuştu. Belki de sezonun en önemli golünü atmıştım.
O gün kaptan Alex'in bana 'İşte sen busun' demesini hayatım boyunca hiç unutmayacağım.
EMRE BOL
Uykusuz geceler
Önündeki fikstüre bakan taraftarlar, "Tamam artık, bu iş bitti" diyorlardı ama siz onu bir de futbolculara soracaktınız.
Artık uykusuz geceler başlamıştı.
Son 4 yılda yaşanan 2 travma beyinleri kemirmeye devam ediyordu.
Kaptan Alex, Volkan, Emre üçlüsü her gün toplantılar yapıyor, sadece önlerindeki maçlar konuşuluyordu.
Aileler bile ikinci planda kalmıştı.
Konsantrasyon Samandıra'da yoğunluktaydı.
Trabzon'da da durumlar aynıydı.
Ve iki takım da artık maç kaybetmeyecekti.
Öyle de oldu ama nasıl?
Trabzon'un son dakika galibiyetlerine yanıt, Gaziantep maçınta 90+4'te Santos'la geldi.
Belli ki işler çok zordu.
Hele Buca maçında 3-1 geriye düşülmesi...
İşte onun hikayesi çok ayrı. Belki de şampiyonluğun hikayesiydi.
SELÇUK YULA