Ünal Aysal, Galatasaray'a başkan olduğunda "Çilek getireceğim" demişti.
Biz Türkiye'de yıllarca hormonlu çilekler yedik! Ben ziraatte yönetici olduğum için bu işlerden biraz anlarım.
Nelerde hormon vardır, nerelerde Antalya'dan İstanbul'a gelirken uzayan hıyarlar! Peki diyeceksiniz ki "Yahu Erman kardeşim şampiyonluk maçını yazdırıyorsun hormondan bahsediyorsun." Sevgili okuyucular yıllarca yaş sebze meyvede de hormonlu gıdaları yedirdiler, futbol sahalarında da hormonlu futbolcuları seyrettirerek bizim bozuk olan yapımızı daha da bozdular.
Türk futbolunun yarası
32 yaşında, 35 yaşında, son kullanma tarihleri geçmiş futbolcuları bize taze meyve diye yedirdiler!
Biz de onlarla bu günlere geldik. Ama bakın Ünal Aysal, Sneijder diye bir çileği transfer etti. Peki bu Sneijder hormonlu mu? Kesinlikle hayır! Bir tane de kalede çilek var, Muslera diye.
Bu iki oyuncuya diğerleri de yardım edince ortaya şampiyonluk çıkıyor. Tabii bunları teknik olarak takımda iyi organize etmek lazım. Eğer iki hormonsuz çilek Türkiye'de bir takımı şampiyon yapıyorsa bize yıllarca çilek diye yutturulanlar pudralı şekere bandırılarak yenilen çilek değil de çilek adında yoğurda doğranıp cacık yapılacak futbolculardı.
Aslında Türk futbolunun büyük yarası bu!
Yarsuvat'a bravo
Dün akşam G.Saray şampiyonluğa "merhaba" demişse bunda Yarsuvat yönetiminin büyük payı vardır. Doğru seçimler yapmışlardır ve doğru yolda yürümüşlerdir.
Bu kadar basit! Yarsuvat "Ben futboldan anlarım ve ceza hukukundan anlarım" diyor. Ama ne teknik direktörlük yapmaya kalkıyor ne de koridorlara inip hakemlere ceza hukuku öğretmeye! Galatasaray maç boyunca defansta Beşiktaş'tan fazla kalmaya çalıştılar. "Hücumda nasıl olsa bir iki gol kıstırırız ama önce gol yemeyelim" dediler.
İlk 45 dakika Beşiktaş baskılı gözükmesine rağmen G.Saray ceza alanı civarına girip orada eriyorlardı.
İkinci yarı başladı ilk 15 dakika Beşiktaş "Ne var ne yok bu işi bitireyim" dedi. Pozisyonlar da yakalardılar ama son vuruşu yapacak oyuncuları yoktu. Yani bir Sneijder'leri!
Muslera incelenmeli
Peki bu kadar baskı yiyen G.Saray'da ne yoktu? Selçuk, Hamit gibi oyuncuların ortaya çıkıp topa basıp, oyunu yavaşlatmaları gerekirdi. Onlar yoktu! Bütün bunlara karşılık kim vardı? Tabii ki Muslera... Bu Muslera'nın vücut yapısının incelenmesi lazım. Büyük ihtimalle kaslarında ya lastik ya da plastik malzemeler var! Eğer federasyon bu bulguları yakalarsa zaten G.Saray'ın şampiyonluğu elinden alınır. Kalede
hormonlu bir kaleci var diye(!)
Hamza'nın yerinde olsam Burak'ı alır mıydım?
Hayır! Peki dönüp Bilic'i düşünüyorum ilk defa sahaya doğru bir 11 yolluyor. Beşiktaş yönetimine diyorum ki; Bilic için sonraki maça bakacağız demişti. Eğer hakikaten böyle bir söz sarfettilerse pes onlara. İki yıldır Bilic'i iki maça bağlıyorsanız bu Bilic değil, piliç olur. Yusuf Namaoğlu'na da bir çift sözüm var: Göçek'i maça tayin ettikten sonra saçma sapan açıklamalar yapmışsın. Dedin ki "Hüseyin Göçek'in basketbolda G.Saray forması var ama öbür taraftan Beşiktaş'ta da formalı resmi var!" Sevgili Yusuf Namoğlu ben Göçek'i tayin etmişsem ne G.Saray forması ne de Beşiktaş formalı resimlerini konuşurdum. "Tayin ettim güveniyorum" derdim.
Sivok'un hareketi penaltı!
Peki hakemin tartışmalı pozisyonları var mı?
Var! Demba Ba-Melo mücadelesi... Penaltı çalsan ne olur? Tartışılır. 50. dakikada bir el pozisyonu var, penaltı mı? Bence değil. Muslera faul yapıyor. Yaptığı faule tepkisi sarı karttı. Umut'a Sivok ceza alanı içinde Umut'a yaptığı pozisyon net olarak penaltı. Kesinlikle tartışmam.
G.Saray bu futboluyla şampiyon olacaksa sezon başından beri geçirdiği evreleri geçirip o kadar zor yoldan geçen G.Saray değil, sarı kırmızılıları buraya getiren Beşiktaş teknik direktörü Bilic'le Fenerbahçe Teknik Direktörü(!) Aziz Yıldırım'ın biraz değil, çoook düşünmeleri gerekir.