Terör kurbanı Buse kız, ancak özel bir üniversiteye, Kadir Has Üniversitesi'nin paralı eğitimine yetecek bir puan tutturabilmişti. Eğer harç parasını bulabilirse gazetecilik okuyup hayata tutunabilecekti.
Küçük dünyası, büyük ümitleri vardı ve bir de Esra ablası. Bizim Sabah'ın deneyimli sağlık editörü Esra Tüzün kol kanat germiş, okul harcını bulmak için çırpınıyordu.
Bir vesile ile konuyu öğrenince yüreğimin peşine takılıp düştüm yollara.
Önce Cengiz Zülfikaroğlu'nun kapısını çaldım... "Elimden geleni yaparım, çözeriz evvel Allah" dedi.
Sırada bin tane sıkıntıyla boğuşan Fikret Orman vardı... "Başkan bir terslik olursa sen yardımcı olur musun?" diyecek oldum, sözümü tamamlatmadan, "Ben de varım, Beşiktaş da bu olayda var" dedi.
Açık söyleyeyim gözlerim doldu.
Süremiz kısıtlı. Üç, bilemediniz dört günümüz vardı. Cengiz Zülfikaroğlu (Allah razı olsun) gecesini gündüzüne katıyor, araya birilerini sokuyor, çalışıyor, çabalıyordu. BŞB Başkan Yardımcısı Göksel Gümüşdağ kardeşim elini taşın altına koyuyor. Okul aranıyor. Türkiye'nin en önemli hayırseverlerinden biri olarak bildiğimiz merhum (Allah rahmet eylesin) Kadir Has'ın kurduğu üniversite terör mağduru bir genç kıza burs vermeye yanaşmıyordu. Nedense her görüşmede Napolyon'un ünlü sözünü hatırlamak zorunda kalıyorduk; para, para, para.
28 BİN TL 13 BİNE DÜŞTÜ!
Onlara ne kadar teşekkür etsek azdır!
Ahh Kadir Has ahh... Şu günü görmüş olsun ne derdi acaba?
Her neyse, sonuncunda Cengiz Zülfikaroğlu şoförünü gönderip Buse kızı evinden aldırdı, asistanı da okuldaki maddi konuları çözdü. Parayı veren de bizim birçok kez eleştirdiğimiz ama insanlığını da hep vurguladığımız Yıldırım Demirören. Allah ondan da razı olsun.
Okul konusu hallolunca hemen TSYD Başkanı Naci Arkan dostumu aradım.
Olayı anlattım, "Buse bizim tribünde maçları izleyebilsin" dedim. Anında kabul etti.... Sağ olsun İstanbul Şubesi Başkanı Arif Kızılyalın kardeşim de aynı yaklaşımı gösterdi. Artık Buse çok sevdiği Beşiktaş'ın maçlarını bizim basın tribününde izleyebilecek.
Bitmedi... Olayı A Haber'de, Artı Futbol'da anlatınca ertesi gün Yayın Yönetmenimiz Zeki Uzundurukan kardeşim aradı. "Abi güzel bir röportaj yapalım Buse kızın hikayesini herkes öğrensin" dedi.
ABİM 'BU TUZAK' DEDİ
Buse'yi evinden alıp yollara düşerken bir yandan da derin bir sohbete daldık. Bir yandan acılarını hatırlatmaya korkuyor diğer yandan her detayı yakalamayı istiyordum. Zor bir sohbetti vesselam.
Önce teşekkürle başladı Buse kız... "Turgay abi sana, Esra ablaya, herkese çok teşekkür ediyorum. Yanımda olduğunuz için. En çok da Beşiktaş'ıma ve Yıldırım beye teşekkür ediyorum."
Yıldırım başkan ancak salı günü TFF'de olacağı için bizzat ziyaret edip ayrıca teşekkür edebileceğini söyledim ve bizim yaptıklarımızı da bir boyun borcu kabul ettiğimizi söyledim.
Sonra, sonrası şöyle...
-Biliyorum hatırlamak bile istemezsin ama o ilk anı nasıldı, neler hissettin?
- "Çok ilginç abimin evinde sohbet ediyorduk, konu nasıl geldi bilmiyorum ama hayatımda hiç ambulansa binmediğimi söyledim. Abim de bir gün belediyenin ambulansına bindirebileceğini söyledi. Sohbetimiz sürerken çok büyük bir gürültü duyduk, bir yerde doğal gaz patladı falan sandık. Terör aklımıza gelmedi. Evden dışarı çıktık ve bazı insanların yüzleri kan içindeydi ama o sese göre fazla bir hasar da yok gibiydi. Tam o sırada abim, her halde içine doğmuş olacak ki, 'Bu bir tuzak olabilir' dediği anda hepimiz bir yana savrulduk. İkinci patlama olmuştu.
-Sonra...
- "Acı hissetmedim ama müthiş bir yanma hissi vardı. Sağ ayağımın (bir santim et tutuyordu) kopmak üzere olduğunu gördüm. Tutmaya çalıştım. Bir yandan annem, bir yandan ben, feryat figan ediyoruz.. Tam bir kıyamet."
-Ve ardından hastane süreci başlıyor.
Peki bu kötü olayın hayatını değiştirmeye başladığı bir nokta var sanırım, biraz orayı anlatır mısın?
22 KEZ AMELİYAT OLDUM
9 saatlik bir ameliyata girecektim, bir forma istemiş babam, bana moral olması ve ameliyata dayanabilmem için. O forma gelince moralim çok yükseldi. Ameliyata rahat girdim. 1.5 aylık hastane macerasının ardından evime geldiğimde her şeye rağmen mutlu olmuştum.
Sonra Esra abla (Tüzün) Sabah gazetesinde haberlerimi yapınca çok sevdiğim Beşiktaş'ın en önemli oyuncularının bir anda karşımda gördüm. Delgado, İbrahim Toraman ve şimdi isimlerini unuttuğum (Biri Cengiz Zülfikaroğlu) yöneticiler de vardı. Beni ziyarete gelmişlerdi, forma getirdiler. Dünyalar benim oldu. Bu kötü olaydan sonra ilk kez gerçekten seviniyordum, unuttuğum bir duyguyu yeniden yaşıyordum."
-Ve Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören de eğitim masraflarını Beşiktaş adına üstlenmişti yanılmıyorsam.
- "Evet liseyi Beşiktaş'ım sayesinde kolejde okudum, yoksa bir imkanım olamazdı."
-Bir yandan okurken diğer yandan da ameliyat masalarından kopamıyordun değil mi?
- "Maalesef tam 22 kez ameliyat oldum.
Ameliyatlar arasında okudum ve üniversiteye hazırlanabildim. Çok iyi bir puan alamadım ama şartlarımı düşününce yine de kendimi başarılı kabul ediyorum"
-Bence de başarılısın, o şartlarda insan hayata küser ve belki de kendini toparlayamazdı.
- "Sonra bir başka güzellik yaşadım sizlerin sayesinde.
Üniversite harcımı yatıramıyordum ve son üç gün kalmıştı. Sizin girişiminizle Yıldırım Demirören'e ulaşılmış ve harcımı kendisi yatırmış, Yıldırım beye ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu süreçte bana ne yaptıysa Beşiktaş'ım yaptı."
-Bazen kötü şeyler bile çok iyi bir sürecin başlangıcı olabilir. Şimdi seninle önce TSYD İstanbul Şubesi'ne gideceğiz, sana bir kart çıkartmayı kabul etti bizim yöneticilerimiz.
Artık maçları basın tribünde izleyebilir ve bir yandan da gazeteciliğe ilk adımını atabilirsin?
- "Nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Çok mutluyum, Allah sizlerden razı olsun, çok mutluyum, çok..."
TSYD'de Agah kardeşim işimizi kolaylaştırıyor, çok oyalanmadan gerekli imzaları atıyor Buse.
-Şimdi de Beşiktaşlı oyunculara sana verdikleri destek için teşekkür etmeye gidiyoruz haberin olsun.
- "Harika bir şey bu. Hangileri orada olur acaba?"
-Samet hoca söz verdi, muhtemelen hepsi orada olur!"
Sohbet gittikçe koyulaşırken biz Ümraniye'ye yaklaştıkça Buse'nin gözlerindeki parıltı artıyor, heyecanı her halinden belli oluyor. Tesisin kapısından giriyoruz.
Samet hoca birkaç dakika içinde geliyor.
Buse kıza sarılıyor, fotoğraflar çekiyoruz.
Geçmiş olsun dileklerini iletiyor, Buse kız da sevinç içinde teşekkür ediyor. Samet hoca bir de kırmızı forma hazırlatmış, tüm futbolcuların imzaladığı bir forma bu. Buse sarılıyor formaya, çığlık atmak istediğini söylüyor, yerinde duramıyor.
O sırada tesise gelen her futbolcu ile resim çektiriyor. Toraman, Holosko, Uğur Boral, Olcay Şahan hepsi yakından ilgileniyor Buse'yle.
HASTANE GÜNLERİ
Bir ay boyu birbirlerini hiç göremediler ve sadece cep telefonlarından fotoğraflarını çekip göndererek haberleştiler. Buse'nin paramparça olan bacağını teröre vermemek için doktorlar büyük gayret sarf ettiler. Önce bir ekip kuruldu, ortopedist ve plastik cerrahlar birlikte çalıştı.
Bacağın kopan parçaları yerine platinler konuldu. Vücudun başka bir yerinden alınan deri daha sonra bu noktalara eklendi. Yapılan tüm operasyonlar sonucunda genç kızın bacağı parçalanan yerinden tam on santim kısa kalmıştı.
Sonra başka acılı ve sancılı bir süreç başladı.
Demirlerle baskı uygulanıp Buse'nin bacağı uzatıldı. Genç olması büyük avantajdı. Şimdilerde ayağı neredeyse eskisi gibi tabii üzerindeki izler hariç.
BENi DAVAYA ALMIYORLAR
CİDDİ YÜZÜ DAHA DA CİDDİLEŞTİ
Turgay DEMİR