Fenerbahçe'yi Turkcell Süper Lig'de son 4 sezonu kapsayan 8 maçtır yenemeyen siyah-beyazlılar, bu süre içindeki maçlarda 6 kez yitirmiş, 2 kez de berabere kalmıştı.
***
Penaltıyı vermek yürek ister
Turkcell Süper Lig'de Fenerbahçe'yi 3-0 yenen Beşiktaş, ezeli rakibi karşısında lig maçlarında 4.5 yılı aşkın bir süre sonra galibiyet aldı..
MURAT DİDİN: Derbiden derbiye (SABAH)
Dün Beşiktaş'ta bireylerin el birliğiyle tek tek üreterek emek koyarak meydana getirdikleri o enerji skorborda damga vuran en önemli gerçekti. Birey olarak baktığınızda Fenerbahçe'nin hemen her futbolcusu kağıt üzerinde çok değerli. Ama bu değer sahadaki performansla parlatılmazsa dün ikinci yarıda
Skor 3 farklı olsa da derbilerde tabelada yazanı küçük ayrıntılar belirler. Dün gecenin küçük ayrıntısı Emre Belözoğlu idi. Zaman zaman agresifliği, rakibi ve seyirciyi tahrik edecek boyutlara tırmansa da sahada gerçek bir liderdi.
Ama onun sakatlandığı saniyelerde oyunun adının basketbol değil, futbol oluşu ve değişikliğin hemen yapılamaması Fink'in golünü getirdi. Belki Mehmet Topuz, belki Alex, hatta belki Kazım değişiklik yapılana kadar geçecek 1-2 dakikada, "Emre yoksa ben varım" deseler Fink o şutu çekecek fırsatı, alanı, rahatlığı bulamayacaktı. Golün hemen sonrasında bir dalgınlıkla Bobo farkı ikiye çıkarınca "Atı alan Üsküdar'ı geçti" bir çırpıda.
AHMET ÇAKAR: Fenerbahçe dağıldı (SABAH)
Lige verilen ara Beşiktaş'a yaramış ama Fenerbahçe'yi çok geri götürmüş. Maçın başından sonuna dek iki takımı kıyasladığımızda ortaya tek bir şey çıkıyor. Beşiktaş Fenerbahçe'yi sürklase etti. Diğer bir deyimle sahada adeta Fenerbahçe diye bir takım yoktu.
Ne futbol olarak vardı, ne ruh olarak, ne de disiplin olarak... Beşiktaş oyuna çok hızlı başladı; iyi kapandı ve ikinci yarı Fenerbahçe'yi sahadan sildi.
Gelelim hakem Fırat Aydınus'a... Kötü alışkanlıklarından bir türlü vazgeçemiyor. Sürekli oyunculara günah çıkartırcasına kararlarını izah etmeye çalışıyor. Kolay maçları herkes yönetir sevgili Fırat, ama maç 0-0 iken Fenerbahçeli Gökhan'a yapılan penaltıyı vermek yürek ister.
Üstelik iddia ediyorum; yardımcı hakeminde sana kulaklıktan penaltıyı söylemiştir. Pek tabii ki Beşiktaş'ın üçüncü golü de çok açık bir ofsayt.
ALİ GÜLTİKEN: Güven geri gelince (SABAH)
Bu karşılaşmada orta sahaların maçı alacağı günler öncesinden belliydi. İki takımın da stratejileri ortadaydı. Nitekim maçın tamamı, öncesinde düşünüldüğü gibi oynandı ve bitti. Biterken de maç öncesi düşündüklerini daha çok uygulayabilen takım karşılaşmayı kazandı.
İki takımın da oyunu kendi alanında kabul edip, bu alandan oyun kurma düşüncesi maçın tümünde sahaya yansıyan görüntü oldu. Beşiktaş, rakibinin özellikle öne doğru çıkmak için kullanacağı Alex, Kazım ve Mehmet gibi oyuncularını markaj altına alarak sarı-lacivertlilerin atak etkinliğini önemli derecede düşürdü. Sonrasında da Serdar, Ekrem, Ernst ve Bobo ile rakibin arkasına çabuk gitme ve çabuk ortayla gol bölgesine inme düşüncesinde çok etkili oldu.
GÜRCAN BİLGİÇ: Denizli'nin dersleri (SABAH)
İlk 45'in saha içindeki her figüründe 'yürek' sorunu vardı. İki teknik adam da önceliği oyunu dengede tutmaya vermişler, emir-komuta da stoperlerinde ve bir ön liberolarına orta sahayı geçmeme hükmünü vermişlerdi.
Denizli'nin Alex'in başına diktiği Fink'in tüm planlarını bozan golü de böyle bir tereddüt anından çıkan füzeydi. Sakatlanan Emre'nin kapatması gereken alanda, İbrahim'in 'kurtulmak' için vurduğu top, Beşiktaş'ın yoktan var ettiği gol oldu. İkinci yarının başlangıcına gidelim. Mustafa Denizli sahada dolaşan Serdar Özkan'ın yerine Tello'yu oyuna alarak takımına mesaj veriyordu. Karşı tarafta Daum ise sanki her şey yolundaymış gibi aynı takım, aynı tertip, aynı taktik ve aynı görevlerle dizmişti oyuncularını...
Sorun kaybetmek değil, böyle yenilmek. Verilmeyen penaltı, oyuncularınızın yorgunluğu, şımarığınızın (Kazım) kendini attırması hep mazeretler olabilir. F.Bahçe'ye yakışan yenilgiye mazeret bulmak değil, mazeretleri de yenmektir. Elbet bir gün böyle düşünen bir teknik yönetimi de olacak, bunu anlayan oyuncuları da.
HAŞMET BABAOĞLU: Denizli'nin farkı (FOTOMAÇ)
Sanki kurulu bir saati var Beşiktaş'ın! Hakemin düdüğüyle zembereğinden boşalıyor. Ama o saat her devrenin 15. dakikasında duruyor! İlk yarının o dakikalarında Serdar Özkan'ın dağınıklığı veYusuf'un çok top kaptırması gol pozisyonlarının doğmasını önledi. O zaman da teknik ayakları daha fazla olan Fenerbahçe oyunu dengeledi. Ama Denizli, bu teknik zaafiyeti çözmek için ikinci yarıya Tello'yla başladı. Önemli bir hamleydi. Beşiktaş yine top kapıyor ve hızla atağa çıkıyordu.
İşte tam o dakikalarda Emre'nin sakatlanması ve sarı-lacivertlilerin topu kontrol edemez hale gelmesi ilginçti. Şaşkın bir boksör gibiydi Fenerbahçe. İlk gol kroke etti Fenerbahçe'yi ve maçın sonuna kadar o halde kaldı.
SELÇUK YULA: Aydınus katletti (FOTOMAÇ)
Çok da fazla önem taşımayan bir derbiydi. Ama birileri bu derbiye fazla önem taşıttı. Belki istediklerini de elde ettiler. Sahaya siyah-beyaz çocuklarla çıkan F.Bahçeli futbolculara, yabancı madde yağdırdılar. Gün yüzü görmemiş küfürler ettiler. Aslında şaşırılacak bir şey yok, her zaman yaptıklarını yaptılar.
Bir de "Fırat Aydınus" diye bir hakemi koydular, iki tane yüzde yüz penaltıyı vermeyip, maç başından beri tekme yiyen Kazım'ı çıldırtıp oyundan atan Fırat Aydınus'a ben bir şey söylemeyeceğim. Bunları, hani ikide bir sürekli F.Bahçe'ye sallayan Beşiktaşlı kalemşörlere bırakalım.
1. Beşiktaş ikinci devre oynadığı oyun ve deneyimli hoca Mustafa Denizli'nin akıllı hamleleriyle kazandı. 2. G.Saray maçında övdüğümüz Daum, dün akşam yaptığı yanlışlarla Mustafa Denizli'nin ekmeğine yağ sürdü. 3. Fırat Aydınus, "Hakem olarak bir takımı nasıl tek başına harcarım"ın dersini verdi.