Bir başkadır bizim derbiler! Maç öncesi, sırası ve sonrasında taraftarların birbirlerine saldırması kesin... Küfür kıyamet garanti... Maçtan önce "Asarız, keseriz" diyen yöneticilerin, maçtan sonra da hiç utanmadan, "Yan yattı, çamura battı, yoksa biz şöyle ezerdik, böyle çiğnerdik" diye kıvırmaları kaçınılmaz... Adı ne olursa olsun hakemin, eyyamcı düdüklerle kendini kurtarmaya çalışması büyük ihtimal. Teknik adamların futbolun gerçeklerini görmezden gelip kendi egolarının peşine takılmaları, futbolcuların işlerini yapmaktan çok arkasına sığınacakları mazeretleri üretmeye çalışmaları v.s... Kalemşorların kıytırık bir mücadele methiye düzmeleri ya da bin kere hak edilmiş mağlubiyete mazeret uydurmaları ayrı terane... Ne ararsanız var bizim derbilerimizde, futbol hariç... Çölde su gibi hasret kalmışız iyi futbola, gerçek mücadeleye, centilmence yarışanlara, hakkaniyete... Teknik adam ve futbolcuların puana giden her yolu mübah saydıkları, hakemlerin, ertesi gün görecekleri tepkilere göre düdük çaldıkları, tribündekilerin kendi takımlarını desteklemekten çok rakibe saldırdıkları bir ortamda izlenen maçtan kim keyif alır ki? Bir düşünün bakalım. Son yıllarda, çevrenizdeki aklı başında bir dostunuzun, ballandıra ballandıra bir maçta yaşadığı heyecanı anlattığına hiç tanık oldunuz mu? Olamazsınız... Korku, şiddet, kendinden yana olan çamuru bile savunan zihniyetlerin çarpışmasıdır bizim derbilerimiz. Tek seyircisi de aslında federasyondur... Üç büyükler oynar (!), federasyon seyreder, biz de bunun adına derbi deriz. Hadi ordan, ne derbisi!.. Bu ülkede derbi hakkında tek merak edilen şey kimin kazanacağı, başka bir şey değil... O nedenle yarın da değişen bir şey olmayacak. Herkes kimin kazandığına bakacak. Yaşanan olayları vahametine göre kalemşorlar da pozisyon alacaklar hepsi o kadar. Hakkaniyetli yarış, adaletli sonuç mu? Hak getire!..