Cümle alem milli maç heyecanı yaşarken biz seyrediyoruz... Allah'tan önümüzdeki hafta derbi var, yoksa futbol heyecanı tek kelimeyle yere çakılırdı... Derbi demişken, en başta kavgasız gürültüsüz bir organizasyon yapmayı başarmak için çaba harcamalıyız. Beşiktaş ve Fenerbahçe 300'den fazla maç oynamışlar. Yani önümüzdeki hafta bir ilk yaşanmayacak. Evvela bunun farkına varmalıyız. Tabii ki son da olmayacak bu karşılaşma... Dolayısıyla zafer ya da yenilgi dünyanın sonu olarak görülmemelidir. Bu vesile ile genellikle son yıllardaki maçların ardından "Derbiyesizler" diye tanımlanmayı hak edenler bu defa "Derbiyeliler" tanımını hak etmelidirler.
O nedenle futbolun kuytu köşelerine saklanmadan, iki takımın şerefli formalarına layık olmak için ter akıtmak, sahaya çıkacak tüm futbolcuların ilk görevidir. Aynı şekilde teknik adamlar zafere giden her yolu mübah görmemelidir. Rakibi tahrik etmek, oyunu soğutmak gibi küçük takımların, küçük teknik adamlarına yakışacak tavırları Denizli ya da Daum'un sergilemesi biraz ayıp olur. Hele hele maç sonrası el sıkıştıktan sonra ertesi gün kulüp televizyonlarına çıkıp birbirlerine sallamaları iki kere büyük ayıp olacaktır. İşin bir de taraftar boyut var. Biliyorum tribünlerde bugüne kadar olanlardan daha farklı bir manzara olmayacak. Karşılıklı küfürleşmeler, tahrikler, mümkünse kavgalar v.s. Dolayısıyla ne söylesek boş ama şöyle bir hayal kurabiliriz.. Hayal bu ya, Beşiktaş taraftarı Fenerbahçelileri çiçeklerle karşılamış. Tribünler şenlik havasında. Maç bitmiş, iki takım taraftarı kazananı alkışlıyor. İçinizden "Ancak rüyamızda görürüz böyle bir manzarayı" dediğinizi biliyorum. Olsun, hayalini kurmak bile güzel...