Yılmaz Vural, NTV Spor'da, Ersin Düzen ile sohbet ederken, Milli Takım'ın başına yabancı hoca getirilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Ortaya koyduğu argümanlar, yaklaşımı ve yaptığı yorumlar muhteşemdi. "Ben 'adayım' derken, kendimi değil, bizim içimizden birini kast ettim" diye de açık yüreklilikle konuştu. Ama Yılmaz- Vural'ın dikkat çektiği başka nokta vardı. "Eğer" diyordu, "Bizler kötüysek, bizi eğitenler de kötü demektir. Bizi kim eğitiyor, Futbol Federasyonu. O zaman şöyle bir durup düşünmek lazım hata kimde diye?" Bugün yaptığı yorumlarla dikkatimizi çeken, hayranlıkla izlediğimiz birçok eski futbolcunun teknik direktör belgesini nasıl aldığı dilden dile dolaşır. Hangi sınavlardan geçemediği halde, hangi ilişkilerle notlarının yükseltilip, diplomalarının ellerine tutuşturulduğunu, camianın içindekiler çok iyi bilir. Bilgi ve fikrin önüne, torpil veya arkadaşlığı koyup, "Hadi bakalım artık bir takımın başına geçebilirsiniz" diye kaç kişi piyasaya sürüldü. Ve en kötüsü nedir biliyor musunuz? Bu oyuncu arkadaşlarımız gerçekten de gördükleri kursların gerekliliğine inanmıyorlardı. Yıllar içinde yaşadıkları tecrübeleri yeterli buluyorlardı. Yaptıkları yorumlarda, "Alex'i tutacaksın, Fenerbahçe'yi bitireceksin" deyiveriyorlar. Peki ya tutamazsan? O zaman planın nedir? Federasyon Eğitim Dairesi'ndeki, hocaların hocası unvanına sahip yetiştiriciler, bugün kendi patronlarının milli takım için yabancı teknik adam aramasını nasıl değerlendiriyor acaba? Federasyon yeniden yapılanmalıdır. Bir yıllık başkan Mahmut Özgener de bunu yapmakla sorumludurlar. Her kademe kendini sorgulamalı, artık federasyon tesislerinin 'sığınma' bölgesi olmaktan çıkarılması lazım.