Efendim, bir süreliğine tatilde olduğum için köşemin kepenkleri kapalı kaldı. Tatilim bitti, siz okurlarımla yine birlikteyim. Benim tatilim bitti, Beşiktaş'ın tatili ise 5 aydan beri sürüyor! Futbolcular hâlâ 'çifte kupa' sarhoşluğunda... Bir türlü ayılamadılar! Bu sarhoşluk, liderden 12 puan geriye düşürdü... Geçen sezon erken yenen gol siyah-beyazlı takımı çözmez, tersine hücum zenginliğiyle rakibi savunmasına hapsederek, skoru lehine çevirirdi. O Beşiktaş'tan bu sezon eser yok! Yitirilen puanlar giderek takımın psikolojisini bozdu, özgüvenini yok etti... Nobre, Bobo, Nihat Kahveci ve Serdar Özkan'ın, en rahat pozisyonlarda bile yüzde yüz golleri kaçırmalarının temelinde 'hırs, beceri ve özgüven kaybı' yatıyor! Puan kayıplarına paralel olarak, ruhsal kayıplar da Mustafa Denizli'nin motivasyon çabalarına karşın sürdü gitti! Beşiktaş'ın yaşadıkları, her takımın başına gelebilir. Hiçbir takım için başarı sonsuz değildir. Spor yarışmalarında yenmek de yenilmek de olacaktır. Bilinmelidir ki her çıkışın bir inişi, her inişin bir çıkışı vardır.
Kendinize gelin Önemli olan inişi sonlandırıp çıkışa geçmek, fiziksel ve ruhsal gücü yeniden yakalayabilmektir. Özellikle moral gücün yeniden kazanılması çok önemlidir. Bu değerlerin kazanımında taraftara büyük görev düşmektedir. Bu konuda Beşiktaş taraftarı sınıfta kalmıştır... Liverpool gibi bir dünya devinin, 2-1'lik skorla yıkılmasında önemli rol oynayan siyah-beyazlı taraftarlar, düşen takımlarını yerden kaldıracaklarına, bir tekme de kendileri vurdular, başkan Yıldırım Demirören'i yumurta yağmuruna tuttular! Yani, iyi günde dost göründüler, kötü günde marizlediler! Bu mudur Beşiktaşlı duruşu. Hey Beşiktaşlı, nankör olma, kendine gel! Alınacak seri galibiyetler (Beşiktaş, bunu yapacak güçtedir) Kartal'ı yeniden uçurur ama yerdeyken taraftarından yediği tekme, tarihinde 'kara leke' olarak kalacaktır!