Uluslararası basketbol platformunda, bugüne kadar Yunanistan öylesine tecrübe kazanmış bir ülke ki, herkesi cebinden çıkarır. Kulüplerde eğer ULEB diye İspanya oluşumu FIBA'yı yerle bir ettiyse bunda en önemli neden Yunanlılar'ın masa başı işleri iyi organize etmelerinden geçer! Bu turnuvada, kadrolarının yetersiz olduğunu biliyorlar ve bizi gözlerine kestirip oyun neticelerinde tezgahı ayarlıyorlar! Biz acaba kimi devşirsek diye debelenirken, adamlar çoktan dev gibi siyahi adamı, Schortsanitis'i hiç kanında komşu genleri ile ilgisi olmadığı halde, Yunanlı yaparak sahaya sürdüler! İlk yarı ne kadar hava topu varsa onlardaydı. Uzunlarımız ürkekti, Ersan'ın çenesi patladı! Ömer Onan'ın yırtık canavarlığı yetersiz kaldı. Kerem'in, Ender'in attıkları girmedi. Alan savunmamız bir türlü oturmadı! Baskılı savunmamızdan netice alamıyoruz. Boş şut buluyorlar. Onlar pota altımızı domine ederken, biz bir türlü oralara giremedik. 26-29 onlar ilk yarıyı önde bitirirken, hiç faul atmadık!
Kaçan fauller içimizi yaktı İkinci yarı yorgunluk nedeniyle iki takım oyuncuları nerede ise yürüyerek oynadı. Hidayet son çeyrekte son beş dakikaya sıfır sayı ile girdi, bir smaç, iki şut derken bir anda skorda öne geçtik. 58-55 öndeyiz. Ah Ömer Aşık bir de şu faulleri sayıya çevirsen, maç kazanmamız kolay olacak. Son dakikalarda bildiğim tüm uğurları denedim. 3.17 ne bitmez saniyeler! Ömür törpüsü. Hido faul çizgisinde! Yüreğimiz topla çember arasında gidip geliyor. Hidayet sahne aldı mı böyle alır. O oynuyor herkes seyrediyor. Ömer Aşık hem takımı, hem içimizi kaçırdığı faullerle acıttı, yaktı bitirdi adeta! Ender'in son saniyede attığı turnike ile 65-65 olup beraberliğe uzandık. Hakemlerin yanlış kararı da işin içine katılınca (!) biz de onca emeği, onca sevgiyi, yıpranmış duygularımızı parkeye gömdük! Kahrolarak, evimize döndük!