Muhteşem tribünler, muhteşem bir mücadele izledik dün İnönü Stadı'nda. Keşke sonuç da Kara Kartal için muhteşem olabilseydi. Futbol böyle bir şey işte, hata yapan kaybeder! Oysaki Beşiktaş ilk 6 dakikaya nasıl da güzel başlamıştı. Kartal'ın kurduğu baskı, kısa paslarla rakip alana iniş, bire birdeki üstünlük, herşey mükemmeldi, ama nereye kadar? Saman alevi gibi parlayan Kartal oyunun kontrolünü birden kaybetti. Tecrübeli rakip yıldızlarıyla futbolu rakip alana yıkmakta, Kartal'ın direncini kırmakta hiç de zorlanmadı. Soldan Rooney, sağdan Valencia ortadan Anderson, Kara Kartal'ın kalesine tehlikeli gelen isimlerdi. Özellikle Valencia'nın sıfıra inerek yaptığı ortalar ilk yarıda iki şık topu çelen kaleci Hakan'a oldukça sıkıntılı anlar yaşattı. Serdar'ın 26. dakikada direğin üstünden giden şutu yürekleri hoplattı.
Kendi ipini çekti Tabata, Holosko ve Nobre sahada kaybolunca ilk yarıda akıllarda Serdar'ın Manchester kalesini yokladığı şutlardan ve Beşiktaş'ın mücadele gücünden başka bir şey kalmadı. İkinci yarıya altıpas içinde inanılmaz bir tehlike atlatarak başladı Beşiktaş. Yürekler hopladı, "eyvah" dedik ama o dakikadan sonra da Beşiktaş'a sihirli bir değnek değdi sanki. Kontrolü eline alan Kartal, Ekrem, Holosko, Nobre ile arka arkaya tehlikeler yarattı. 65. dakikaya kadar da rakip alanda top çevirdi. Sonrası mı? Geriye yaslanan Beşiktaş adeta kendi ipini çekti. Manchester, Scholes'un kafa golüyle bu hatayı affetmedi. Sonrasında siyah-beyazlılar bastırdı ama nafile. O bildik sıkıntı; son vuruşlardaki yetersizlik ve telaşla gelen pas hataları dakikaları Kartal'ın aleyhine yiyip bitirdi. Bu mücadeleye, bu futbola, bu tribünlere sonuç hiç de yakışmadı. Ancak daha yolun başındayız. Biten bir şey yok.