Fenerbahçe'de 45 yıl sonra, lige en harika başlangıç. Bunun şahane bir önemi var. En azından moral açısından. Bursa'da görkemli bir futbol yoktu ama karelerin içine gizlenmiş kazanmak ruhu vardı.
***
Fenerbahçeli futbolcuların hakem kuşatmasına şaşırdım. O itiraz taarruzuna. Susarak anlatılamayanı konuşarak anlatmak elbette güzel. Ama öfke nöbetine tutulmak, şah çekerken mat olmaktır. Varılacak hedefi uzaklaştırmaktır. Gökhan Gönül gibi zarif bir adamın bile, yüzünden damarlarının fışkırdığını gördüm. Zor sahnelerin ustasına, böyle bir tavır hiç yakışmadı. Üstelik ettiği itirazda, zerre kadar haklı bir taraf yoktu.
***
Her futbolcunun, dilde külhan olmakla, ruhta zarif olmak arasındaki gerçeği öğrenmesi gerekir. Ayrıca burası Türkiye! Burada başka takımların yıllardır yaptıklarını "sıradan" sayanlar, Fenerbahçeli futbolcuların bir maçlık şiddetini "en ön sıradaki" mesele sayarlar.
***
Bursa'daki kör geceyi aydınlatan adamlar listesinde Alex vardı, Bilica vardı, Cristian vardı. Alex... Ondaki estetik ruh, bu sezon dişe diş bir mücadeleyi de içinde taşıyor. Takımın kalbi. Onun, Fenerbahçeli çocukların kulağına okunan başka bir adı var. "Galibiyet meleği."
***
Cristian, bekleme yapılmayan duraklar gibi. Pozisyonu çabuk yolcu ediyor ve israfı sevmeyen bir yanı var. Pas yüzdesi artıyor, her hafta biraz daha diri ve katılımcı. Lugano'nun bir yanı öfke harabesi. Bir yanı çelik kapı. Pazar gecesi, geçen yıldan dersini almadığı görüntülerle doluydu. Tedaviyi de kendisi yapacak. Tercihini de.
***
Gelelim hakeme. Deniz Çoban biçare bir hakemdi. Fenerbahçeli futbolcuların kendisini elle taciz etmesine izin vermemesi görevinin şartıydı. Lugano'yu ikinci sarı karttan sahadan atması gerekirdi. Hiçbirini yerine getirmedi. Hakemliğin itibarını zedelemek için sahne almış, misafir oyuncu gibiydi.
***
Haftanın derbisinde futbol yoktu, kendine yenilmiş bir Mustafa Denizli ve berbat bir Bülent Yıldırım vardı. Leo Franco'nun 61. dakikadaki hareketi kesinlikle kırmızı kart. Maçın sonucu değişir miydi derseniz, Beşiktaş'ın kazanması için, Mustafa Denizli'nin kırmızı kart görmesi gerekirdi. Maçtan sonra, puan farkını 6 varsayıp, "Biz bu Galatasaray'ı İnönü'de yeneriz" diyen Mustafa Denizli, meselenin neresinde olduğunu gösterdi. Ayrıca bir gerçek var. Galatasaray berbat bir futbolla 3-0 kazanıyorsa... Bu Beşiktaş, iyi bir Galatasaray'ın karşısına çıkmasın. Nerede olursa olsun.
***
Haftanın aktörleri hakemlerdi. Adaletsizliği kim yaratıyorsa, adaletsizlik en çok onlara haktır. Benim bildiğim, hakemliğin düdüğü, erdemli dudakların arasına yakışır. Korkaklığın ve adaletsizliğin arasına değil.