Galatasaray-Beşiktaş maçı sadece bir derbi olma özelliğinden başka ligin başlangıcından bugüne kadar en çok gol atan takım ile en az gol yiyen takımın mücadelesiydi. Bu istatistiğin dışında Galatasaray'ın boy farkı, klas farkı gibi özellikler de göz önüne alındığında istatistikler maçın ibresini sarı-kırmızılı takımdan yana çeviriyordu. Hakemin maçın sonucuna tesir eden bir kararı olmadıysa bile döven, dövülen ve ayıranın aynı şekilde cezalandırıldığı bir maçı yönetmiş olarak o da tarihe geçti.
Bonkör Beşiktaş Farkın açıldığı dakikaya kadar oyunda iki takımın da yorgunluğu ve sakatlıktan yeni çıkmış oyuncuların varlığı ile bir denge sözkonusuydu. Ancak ne Galatasaray'ın teknik direktörü ne de Galatasaray'ın forvetleri, Beşiktaş defansının bu kadar bonkör davranacağını hayal etmemişlerdir. Maçın 2-0'dan sonrası için zaten söylenecek bir söz olamaz. Mustafa hocanın bu takımın oturması için istediği 7-8 haftalık süreci onun deyimiyle "Bir balıkçı sabrı" ile beklemeye devam edecek ve bu süre içerisinde acı çekmeyi de sürdüreceğiz gibi geliyor.
Beklentiler suya düştü Bu maçın önemi sadece Süper Lig içinde alınacak bir üç puandan öte beklentilerin ve ümitlerin bir parça olsun gerçekleşmesi bekleniyordu. Ayrıca yine bu maçta alınacak olası bir galibiyet üç gün sonra oynanacak Manchester United karşılaşması için de bir moral oluşturacaktı. Ancak bunlar gerçekleşmedi. Şimdi teknik heyeti hem bu maçın yaralarını sarmak hem de farklı bir motivasyonla birçok oyuncunun ilk defa çıkacağı Şampiyonlar Ligi sahnesine hazırlamak gibi daha da zor bir görev bekliyor.