2 haftalık aradan sonra yeniden döndüğümüz Süper Lig'de, bordo mavili otobüsün ilk durağı, yağmurla boğuşan İstanbul. Aranın iyi değerlendirilmesi konusundaki temennilerimizi Bursa maçı sonrası dile getirmiştik.15 günlük yaşanılan süreçte Broos'un, nihayet sistem üzerinde değişikliğe gideceği sinyallerini aldık. Transfer döneminin ilkinin sıfır hata (!) ile kapatılması sevindirici olan diğer bir konu. Rakip sezona 3 beraberlik 1 galibiyetle başlamış. Abdullah hocanın oyun sisteminde önemli yer tutan Tum'un oynamayacak olması avantaj. Evet, üzülerek söylüyoruz, Trabzonspor için rakibin oyuncu eksikliği önemli. Varın gerisini siz getirin. Peki, ne yapar Trabzonspor? Fetih için gemileri yağlı kazıklardan kaydırmasını beklemiyoruz. Basiti yaparsa rahat kazanır. Bu kadro ne kadar eleştirilse de, futbolun temel kurallarını yerine getirdiğinde İstanbul'da boğulmaz. Umut- Gökhan ikilisinin, gol orucuna Olimpiyat Stadı'nda son vereceklerini düşünüyorum.
İbrahima Yattara Her zaman olduğu gibi belirleyici alan orta saha. Futbolcular top tutma sürelerini en aza indirgediğinde sorun yok. Meşin yuvarlakla fotoğraf çektirmeye kalkarlarsa, otobüsün ön koltuğunda oturan beyaz saçlılar ilk durakta iner. Her takım puan kaybedebilir. Sivas'ta kaybedilen 3 puandan ziyade, formaların içinin ruh olarak boş olması acıtmıştı yürekleri. Bu sezonda sevenlerini kahreden aynı konu. Yattara, ağacın gövdesine zarar veren dal misali. Yattara nereye kadar taşınacak? Tamam, taraftarın sevgilisi, küçük çocukların bordo-mavi aşkının kıvılcım noktası. Ama sonuçta gövde zarar görüyor. Trabzonspor kulübü, "Psikolojik Destek Merkezi" değil. Gövdeye zarar veren o kadar çok dal var ki. Hangisini kesip atmalı? Milli takım için kısa bir görüş: Güneş balçıkla sıvanmıyor. Uzakdoğu'da da olsa ışıldamaya devam ediyor. Bilmem anlatabildim mi?