1954 Dünya Kupası için İspanya ile eleme maçları yapılıyordu. Madrid'deki ilk karşılaşma 4-1 kaybedilince, federayon başkanı Ulvi Yenal teknik ekibi ile istifa etti, yerine gelen Orhan Şeref Apak yeni hocalar ve genç oyuncularla İspanya'yı İstanbul'da 1-0 yendi. O zamanki statü gereği tarafsız saha Roma'da oynadığımız maç 2-2 berabere bitince, Franco adlı İtalyan çocuğunun attığı kura sonucu Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandık. 58 yıllık spor yazarıyım. Başkan olarak Yenal'ları, Apak'ları, Polat'ları, Çorbalı'ları ve daha nicelerini gördüm. Ama başarısızlık karşısında seyirci kalan ve hatalı olanları "2012 yılına kadar anlaşmamız var. Sonuçlar ne olursa olsun hocamız görevde kalacak" diyen birine ilk defa rastlıyorum.
Gereği yapılsın! 5 yıllık anlaştığı Milan'dan o sene kovulan, 48 milyon dolarlık transfer yaptığı Galatasaray'da başarısız olup işine son verilen, Hakan Şükür'ü Milli Takım'a almadığı için grubunda namağlup ve ikinci sırada olan Ersun Yanal'ı, Ulusoy'u kullanarak uzaklaştırıp ay-yıldızlı futbolcuların başına gelen Fatih Terim ne yaptı? Son Avrupa şampiyonasına katılabilmek için herkesin gördüğü fakat söylemediği "Dostluk(!)" ikramlarıyla Ukrayna, Arnavutluk ve Bosna Hersek karşısında 1-0'lık sonuçlarla kazandık. Şampiyonada ise Milli Takımımız iyi oynayarak, çok pozisyona girerek herkesi sevindiren ve tatmin eden bir futbol ortaya koymadı. Kendisinden çekinen ve skor yazarı olanların göklere çıkardığı Fatih Terim, futbolcuların başarısının üzerine çöreklenip maaşını görülmemiş bir seviyeye (Şenol Güneş ve Ersun Yanal'ın en az 5 katı) yükselterek koltuğun kuruldu. Özgener görüşünde ısrar ediyorsa ya istifa etmeli ya da gereğini yapmalı.