Tek beklenen üç puandı. Avrupa fatihi uzun yıllar rakiplerinin erken kupa mesaisine başlamasına engel olan puanları tek başına topladığı için bu maçtan ülke puanı adına sadece üç puan almasına razıydık. Ancak olmadı, iki puan kaybedildi. Galatasaray takımı 5-0 gibi son derece agresif bir skorun ardından deplasmana resmen tatil için gitmişti. Pek çok gazete de Tallinn isminden de esinlenerek bu maç seferini "tatil" diye sıfatlandırırken pek de haksız sayılmazdı. Frank Rijkaard ne kadar adaletli bir hoca olduğunu bir kez daha gösterdi. Neden bazı oyuncuları ilk on birde oynattığını oynamayanlara anlatmak için bundan daha güzel bir fırsat yoktu. Yedek ağırlıklı sarı-kırmızılı takım aslında oyunun genelinde Rijkaard felsefesine sadık kalmaya çalıştı. Arda, Baros, Keita, Ayhan, Mustafa, Servet, Gökhan gibi doğrudan oynayan oyuncuların yerine yedeklere şans vererek onların futbol iştahlarını diri tutma yolunu seçti. Ancak, her ne kadar tüm maç boyunca hakimiyet yedek Galatasaray takımında olsa bile, iyi futbol iyi oyuncularla oynanıyor. Sistemler ya da oyun şablonları her kadro için aynı tarzı ortaya koyması mümkün olmuyor. Normal şartlarda sahaya çıkan takımın da rakibini rahat yenmesi gerekiyordu. Gereken pozisyonlar da bulundu ama istenen skor bir türlü tabelaya yansımadı. Bu maçı kendi açısından en değerli kullanan oyuncu genç Serdar oldu. PAF takımı oyuncusuyken bu kadar kaliteli oyuncuların arasında sahaya çıkıp soğukkanlı futbol gösterisi yapabilmek genç oyuncular için çok kolay değil. Serdar'ın kumaşı sarı-kırmızılı formaya aday bir görüntü çiziyor.