Trabzonspor'un Avrupa Ligi'ne kalamaması çok acı, çok büyük kayıp. İtibar kaybı, ilgi kaybı, para kaybı, inanç kaybı. Avrupa'da olabilse bambaşka bir Trabzonspor olacaktı herkesin gözünde. Sıcağı sıcağına maç analizleri, duygusal ve acımasız olur hep. Hadiseye öncesinde nasıl bakılıyordu, şimdi sakin kafayla nasıl bakmak gerekir, onu irdeleyelim burada. Samimi olalım: Trabzonspor'un Avrupa Ligi ön elemesi oynayacağı belli olduğunda bu barajı geçme şansını hiç yüksek görmüyorduk. Zira bordo-mavililer, artık eski Avrupa yıllarındaki gibi 'seribaşı' değil, sıradan bir kulüptü UEFA nezdinde. İyi anlaşılsın diye rakam verelim: IFFHS, yani Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu listesinde 310. sırada Trabzonspor. Avrupa kupaları kura çekiminde, IFFHS 22'ncisi Galatasaray veya 48'incisi Fenerbahçe gibi seribaşı değil artık. Yani, kurada kendinden daha güçlü bir rakiple eşleşeceği kesin gibiydi Trabzonspor'un. Bu durumda rakip en az yüzde 51 şansla geliyor karşınıza. Fransa Ligi dördüncüsü Toulouse FC ile eşleştiniz işte. Sıralamada ilk 100 sınırında bir kulüp. Onun ülkesi Fransa, FIFA listesinde 9. iken Türkiye 28. durumda. Kulüp farkı, ülke farkı sabit; kur farkı ortada. Avrupa Ligi'ne kalma olasılığınız yüksek değil.
Ders çıkarmak lazım Peki ne yapılabilirdi bu ahval ve şerait içinde. İki şey: Ya elinizdeki imkâna göre mücadele edecek, yani yüksek elenme riskini peşinen kabullenip, şansınızı deneyecektiniz ya da Avrupa kalıbında birkaç transfer... Yani belli bir harcama yapıp daha büyük bir maddi girdi ve itibar kapısı açmaya çalışacaktınız. Trabzonspor ilkini seçti; sürpriz de olmadı ve elendi. Geçmiş olsun. G.Saray rakibini beşleyip, F.Bahçe ziyadesiyle hoş bir skorla dönerken bu duruma düşmek gerçekten moral bozucu. Ancak asla sürpriz değil. Normalde Toulouse, Trabzonspor'u elerdi, öyle de oluyor. Geçmişte Trabzon'un sağladığı ülke puanıyla Avrupa'ya gidebilen Fenerbahçe'nin oynadığı ligde Trabzonspor olmayacak. Fener ileri gitti, ülke puanı yerine de kulüp kredisi geldi. Tabzonspor, kurada seribaşı olsaydı bugün diğer 2 kulübümüz gibi Avrupa Ligi'ndeydi. Galibiyetlerden kazanç elde etmek gibi, yenilgilerden de ders almak lazım. Buradan çıkan ders ne yeni ne de ilginç: Şeffaf takım Matriks'e 6 gol atıp, dönemin acılı takımı Sivas'ı geçince "Avrupa'da yarı final" kelamı etmek başka şey, modern futbolun ve kulüp yönetiminin gereklerini yerine getirebilmek ise çok başka.