Ankara'nın Beşiktaş seyircisini her maçta daha çok seviyorum. İstanbullulardan farklı olan tarafları daha özlemliler, daha sabırlılar, daha az olay çıkartıyorlar, en azından saha kapattırmıyorlar. Karşılarında az sayıda ama çok da cefakar bir Gençlerbirliği taraftarı ile bir araya geldiklerinde Ankara'yı ikinci bir İnönü kabul etmek yanlış olmaz. Böyle
bir ortamda oynanan maçın ilk yarısı karşılıklı pas trafiği ile geçti. Takımlar minderdeki güreşçiler gibi birbirlerini kollayıp durdular, her biri diğerinin açığını yakalamak üzerine oyun kurdu. Beşiktaş'ın kadrosu biraz da mecburiyetten ilk iki haftanın 60. dakika sonrası kadrosu idi, yani sonuca giden kadro. Herkes Mustafa hocayı "Niye şununla başlamıyorsun" diye eleştiriyor ya demek iş belirli kişilerle başlamakta değilmiş ve hocanın üstünde durduğu üzere maçın seyrine göre adam değiştirmek doğrusuymuş.
Nobre toparlanmalı Geçen maçın felçli sol tarafının yerini bu maçta sağ taraf aldı. Erhan'ın ardı ardına gelen isabetsiz ortalarına hoca da takım arkadaşları da isyan ettiler ama Erhan kısa sürede bu ürkekliğini üstünden atacaktır. İlk yarıda altı pas içinde fazla pozisyon olmadığından santrfor sorunu da fazla göze batmamış oldu. İkinci yarı sağ kanat Rıdvan'la da canlanamadı. Yine de maçın ilk ciddi pozisyonunu 60. ve 70. dakikalarda G.Birliği buldu. O dakikaya kadar Beşiktaş'ın iyi bir takım savunması örneği verdiğini söyleyebiliriz. Takım olarak topun gerisinde oyunu kabul ederken gösterilen fedakarlığı hücum ederken niçin sergileyemiyoruz, anlamak zor değil de kabullenemiyoruz. Bir an evvel forvetlerin istenilen çizgiye yükselmelerini ve gol oruçlarını bozmalarını istiyoruz. Özellikle Nobre'nin kısa sürede toparlanması lazım, zira onun hiçbir mazereti yok. Geçen haftanın gereksiz polemiği geçen sene kimin Beşiktaş'ı şampiyon yaptığı üzerine idi. Kim yaptı tartışmasına girmeyelim ama kim yaptıysa bu sene de yapsın diyelim.