Futbol sofrası ekmeğinden, tuzundan, biberinden yani seyirciden yoksundu dün gece... O sessizlikte kapalıdaki bir pankart dikkatimi çekti, şöyle diyordu: Yokluğun cehennemin öbür adıdır! Tribünde yapılan her yanlışın para ya da saha kapatma cezası olarak kulüplere döndüğü malum... Cehennemi yaşamak istemeyen küfür etmesin kardeşim. Bu kadar basit. Gelelim maça.. Beşiktaş'ın savunması Asya, forveti Avrupa... Aradaki Boğaz Köprüsü ise Ernst ve Fink... Hal böyle olunca çoğu zaman köprü yetersiz kalıyor, trafiği kaldırmıyor.. Dün Fink sayesinde bir şerit daha kapanınca kıtalar arasındaki bağlantı tamamen koptu.. Oraya ikinci bir köprü şart.. Hatlar kopmuşken bir de Antalya kapanınca Beşiktaş pozisyon üretmekte zorlandı.. Allah'tan Üzülmez soldan, Erhan da (etkili orta yapmasa bile) sağdan bindirip rakip defansın dengesini bozdular.. Fink ilk kez kötüydü, Nobre de öyle.. Yerlerine giren Uğur ve Holosko puzzellı tamamlayan parçalar gibiydiler.. Bu ikilinin enerjisi Tello'nun çabalarının meyve vermesini de kolaylaştırdı..
Penaltı vermek yasak mı? Şilili iyi oynadığı maçta bir de harika gol attı... Hemen belirtelim bu galibiyet sahadaki gerçeklerin üstünü örtmemeli.. Beşiktaş ortadaki boşluğa bir çare bulmadığı müddetçe her rakip karşısında zorlanır... Oyunu tutamaz, baskı kuramaz.. Adı Galatasaray ya da Fenerbahçe değil ki bu zorlandığı dakikalarda bir penaltı yada ofsayttan atılan bir gol imdadına yetişsin. Öyleyse aman Denizli bir çare diyerek noktayı koyalım.. Pardon birkaç cümle de hakemin patronu MHKiçin.. Sevgili Oğuz Sarvan, Sayın Yüksel Okçuoğlu siz bu hakemlere Beşiktaş lehine penaltı çalmayı yasakladınız mı Allah aşkına? Süper Kupa'da Yunus Yıldırım, Belediye maçında Tolga Özkalfa derken dün İlker Meral ikisini de gölgede bıraktı.. İbrahim Üzülmez'e kafa atan Yalçın'ın hareketini cezasız bıraktı.. Sizler Beşiktaş aleyhine yapılan hatalara kayıtsız kalıyorsunuz ki hakemler aynı şekilde düdük üflemeyi sürdürüyor...