Top onu arar ve tanır, ona ihtiyacı vardır. Ayağının üzerinde yaylanarak dinlenir. Yıldız topu parlatır, onu konuşturur, ikisi konuşurken milyonlarca dilsizin de sesleri duyulur. O milimetrik paslar, çimenler üzerinde atılan o eşsiz çalımlar, topuk pasları, röveşatalar sayesinde 'hiç kimse' olan ve öyle kalmaya mahkum o insanlar bir süre için kendilerini "birileri" olarak hissedebilirler. Yıldız oynadığında takım, on iki, on beş belki yirmi kişiyle oynuyormuş gibi olur. Yıldızı böyle tanımlıyor Eduardo Galeano, "Güneşte ve Gölgede Futbol" kitabında. Şimdi her Beşiktaşlı bu satırları okuyup Delgado'yu düşünmelidir. Bugüne kadar sahada Delgado'yu arayan bir top gördünüz mü!.. Yoksa hep ondan kaçan toplar mı izlediniz!.. Delgado'nun topla konuşmalarına kaç kez şahit oldunuz!.. Delgado, milimetrik paslar, çalımlar atarken, röveşata yaparken kendinizi daha farklı hissedebildiniz mi?.. Ve en önemlisi, Delgadolu Beşiktaş, on iki, on beş ya da yirmi kişiyle oynuyormuş gibi geldi mi size?.. Sanırım bu soruların hemen hemen hepsinin cevabı hayır... Yani... Yanisi şu; Delgado bir yıldız değil. O sadece yetenekli bir futbolcu, hepsi bu... İşte bu nedenle dönmüş ya da dönmemiş fark etmez. Beşiktaş'ın gerçek bir yıldıza ihtiyacı var... Deco mu olur, Ronaldo mu bilmem. Bunu bilmesi gerekenler Beşiktaş'ı yönetenler... Ama şunu bilirim. Alacakları oyuncu gerçek bir yıldız olmalı. Beşiktaş'ı rakiplerinden 'fazla' oynatmalı. Oynarken büyülemeli... Bekliyoruz.