Yeni başlayan öğrenci misali sezona girdi Trabzonspor. İlk yılın beklentisi, okuma yazma öğrenmesiydi. Öğrenci, diplomayı duvara asacaktı neredeyse. Olmadı. Trabzonspor hedefi teğet geçti. "Çantadaki keklikler" yine can yaktı. Türk futboluna bakıldığında, kurumsallaşma adına en uygun camia Trabzonspor. Hazırda bir ekol var. 2004 yılında bunun örnekleri
az da olsa görüldü. Eğitimli, profesyonel kadrolar işbaşına geldi. Maalesef saha sonuçlarına endeksli futbol piyasasında eriyip gitti. Sabır gösterilmedi. Kurumsallaşmanın değil, isimlerin borusu öttü. Şimdilerde aynı filmin bilmem kaçıncı gösterimi yine sahnede. Genel koordinatör, Futbol A.Ş'nin başı, teknik direktör, altyapı sorumluluğu, pilot takım, izleme komitesi... Kim hangi yetki ile hangi koltukta? O futbolcu izliyor, diğeri kamp yeri bakıyor, bir başkası bizim değerimizi bilin diyor. Tümünün Trabzon için çalıştığından kuşkumuz yok. Fakat rollerin karmaşası, inanın üçüncü kuvvetler kadar zarar veriyor.
Kurumsallaşma şart Sahada, teknik kadroda, yönetimde kurumsallaşmalı. Sadri, Hayrettin gittiğinde, yerine gelen Ahmet bu sistemi sürdürebilmeli. Şenol, Hami, Şota, İskender gerekli eğitimleri aldıktan sonra sisteme entegre olmalı, yetki karmaşası yaşamamalı. Trabzonspor ile var olan isimler, kurumların önüne geçmemeli. Dünyada örnekleri fazlası ile mevcut. Kalıcı başarılara giden gemi hep bu limandan demir alıyor. Trabzonspor ilklerin takımı. Var olan kültür, gücü de potansiyeli de içerisinde barındırıyor. Bakın o zaman, başarı ağacının meyveleri nasıl toplanıyor. Kuruyan altyapı nasıl yeşeriyor. Yeniden yapılanma hikayeleriyle kaybedecek zaman kalmadı. Sistemsizliğin devamına, Trabzonspor ekonomisi de camianın zaman hoşgörüsü de yetmeyebilir. Bizden hatırlatması.