Sevgili hocam... Doksanlı yılların ortasında yakaladığınız başarılarla birlikte, Kayahan'ın "Ben Anadolu Çocuğuyum" şarkısı üzerine montajlanıp size atfedilen görüntüyü izlemiştim. Bir elbise ancak bu kadar yakışabilirdi insana. Mütevazılık liginin lideri bir isme verilen sıfatın, Anadolu'nun takımı ile özdeşleşmesi. Yuvadan ayrılan bir kuşun mevsimi
gelince tekrar dönüşü misali, yollar yine birleşmek üzere... Ülkenin her köşesinde bordo-mavi bir ağaç gölgesi varsa, ağacın büyüyüp, dallanmasında sizin de suyunuz var. Şenol Güneş isminin Trabzonspor'la kazandığı anlam, Ferhat'ın Şirin'le kazandığı anlamdır. Kalbiniz hep burada olsa da, üç defa gittiniz, dördüncüyü gelmek üzeresiniz. Hocam, nasip olur da gelirseniz, önce bir Papermoon'a gidin, basın mensupları ile yemekte buluşun. Basın danışmanınızın organizesi ile sınırlı sayıda soru alın. Cep telefonu çalanları mekan dışına gönderin. Boynunuza mutlaka fular takın. Saçlarınıza jöle sürmeyi unutmayın. Bu arada güneş gözlüğünüzde saçınızda olsun. Uzatma dakikalarında atılan gollere göndermede bulunun. Tepki gelirse, basını mizah anlayışının yetersizliği ile itham edin.
Siz Trabzonsporsunuz Sonra Trabzon'a geçin. Her sabah güneş ışıklarını ilk alan Süper Lig kentine. Gidişlerinizi ve gelişlerinizi düşünün... Trabzonspor'un kırılmaması için kendinizi kırdığınızı. 'Kol-yen' hesabı yaptığınızı. Dünya üçüncülüğünün bile başarısızlık görüldüğünü. Yaptığınız hataları, çıkardığınız dersleri... Şenol Güneş ismi, her dönemde "değerleri" ile marka olmuştur, "diğerleri" ile değil. Beklentiyi yaşadınız ve biliyorsunuz. Siz Trabzonsporsunuz. Değerlerinizden taviz vermeyin hocam. Verecekseniz de baştan gelmeyin. Çünkü yirmi beş yıldır değerlerden taviz verilerek bu günlere gelindi. Unutmayın ki sizin değerlerinize vereceğiniz değer, diğerlerini yok edecektir.