Son haftalarda kaybettiği puanlarla sıralamada beşinciliğe düşen Trabzonspor, dün akşam bir çıkış maçı oynadı. Bunu da aldığı farklı skorla başardı. "Futbol mu?" derseniz, bana göre Hacattepe maçı ölçü olmamalıdır. İkinci yarının başında rakip 10 kişi kalınca fark da kaçınılmaz oldu. Kimse kusura bakmasın. Skora aldanıp da Trabzonspor'un çok iyi oynadığını söyleyemeyiz. Müsaade edin de yüz trilyona kurulan takım küme düşmemeye oynayan Hacettepe'yi yensin artık. Aslında Trabzon bu maçta enine boyuna masaya yatırsak çok şey yazarız. Ne var ki duran tren, zor da olsa bu hafta yol almaya başladı. Biz de yol alan trenin tekerine, çomak sokmak istemediz. Benim dünkü maçta gözüme çarpan oyuncuların başında Alanzinho vardı. Biraz da kötülerin iyisi olarak Egemen. Orta saha bildiğiniz gibi, ne üretimde var ne de tüketimde. Selçuk her zaman olduğu gibi bu maçta da vasatın üzerine çıkamadı. Colman ise saman alevi gibiydi, bir parladı ve söndü. Hüseyin'in ise böylesine kolay bir maçta geriye dönük oynamasına anlam veremedim. Eğer Trabzonspor bundan sonraki maçlarında böyle oynayacaksa mutlaka forveti orta sahadan desteklemelidir. Aksi takdirde gol atması çok zor olur.
Devamı gelmezse Trabzonspor, bu galibiyet ile yenilgilere ve puan kaybına nokta koydu. Temennimiz Sivas maçı dahil önünde oynayacak olduğu iki maçı da kayıpsız geçmesidir. Bu karşılaşmanın bir diğer özelliği 'gülme' yerine, ders alınacak bir nitelik taşımasıydı. 4-1'lik skordan birileri (!) keyif yapıp zevkle gülebilir ama ya gerisi gelmezse? Böyle zayıf bir takım karşısında alınan galibiyete gülünebiliniyorsa vay Trabzon'un haline...