Evet, artık top yeniden Beşiktaş'a geldi. Ancak bazı ayrıntılar var ki kalan 11 maçta bunlar Beşiktaş'ın başına "bela" açabilir. Hacettepe maçının uzatmalarla birlikte son 8 dakikasını hatırlayın. Fark bire inmiş, skor 3-2 olmuş. Beşiktaş panik halinde. Sadece sahadaki futbolcular değil, teknik direktör Mustafa Denizli bile aynı durumda. En kritik maçların en kötü anlarında "vücut dilini" sahaya "pozitif enerji" yansıtan bir teknik adam, ilk kez maçın bitmesi için dua ediyor. Nedeni belli... Sahadaki Beşiktaş onu ürkütüyor, korkutuyor. Çünkü kolay maç, 3-3 gibi feci bir beraberlikle bitebilir. Mustafa Denizli, sadece Beşiktaş'a özgü bu hastalığa maçtan sonra çok doğru bir teşhis koydu. "Futbolcu, bir anda oyunu kafasında bitiriyorsa siz de zorlanıyorsunuz" diyerek, kişisel sıkıntısını itiraf etmek zorunda kaldı. "Beşiktaş böyle goller yememeli" diyerek, bir başka gerçeğin altını çizdi. Ayrıntıların içine girelim. Beşiktaş, 18 dakikada 2 gol atmış, 20'inci dakikada "komik" bir gol yemiş. 68'deki Bobo golüne kadar sahada Beşiktaş diye bir takım yok. Niye? Çünkü, skoru koruyacak futbolu bilmiyor. İki farkın bire indiği son 8 dakikada, hakemin bitiş düdüğünden başka bir beklentisi olmayan koskoca şampiyon adayı, elbette hocasına böyle "ecel terleri" döktürür. Beşiktaş, Denizli yönetiminde Ankara'daki ilk sınavda G.Birliği önünde 13 dakikada 3-0 öne geçmiş, sonra sahadan kaybolup mucizevi bir şekilde 3-1 kazanmıştı. Hayrettir Beşiktaş, geriye düştüğü her maçı çevirmesini biliyor ama öne geçtiğinde çuvallıyor. Varsayalım Beşiktaş lider ve İnönü'de G.Saray önünde ilk 20 dakika 2-0 önde! Sonra... Soğan doğra!