Heyecanı düşük, atmosferi relaks bir maç oldu. Denizli futbol arenası rakipler için endişe vermekten uzak, bir piknik alanı gibi. Galatasaray için zor ve sıkıntılı bir etapta ligde gelebilecek en uygun rakiplerden birisi Denizlispor. Son dört maçında tek gol atabilmiş, kendi evinde bile kazanmayı unutmuş bir Ümit Kayıhan takımına karşı sarı-kırmızılıların Sivas maçlarındaki dumanlı havayı dağıtma şansı ellerine geldi. Artı, pek çok kişinin aklına gelen Lincoln'süz takım gitmiyor eleştirilerine de cevap vermek için iyi bir cumartesi akşamıydı. Üstelik hava ve saha şartları da şikayet edilmeyecek kadar uygundu. Skibbe, Nonda'yı takıma ekleyip, forveti ikileyerek bu maçı mutlak kazanmak istediğini en azından tahtaya yazmıştı. Geriye, takımın çıkıp takır takır top oynaması kalıyordu.
Horoz'un kapasitesi sınırlı Maç beklentilere de uygun başladı. İlk on dakikada Arda'nın harika pasına Baros'un sert şutuyla öne de geçildi. Galatasaray rakibe oranla topa daha çok sahip olan takımdı. İkinci yarı başladığında gemileri yakıp can havliyle saldırmaya çalışan bir Denizlispor takımı vardı. Denizli takımının hücum gücü biraz yüksek olabilse misafirlerine zorlu anlar yaşatabilirdi. Yeşil siyahlıların kapasitesi o kadar sınırlı ki daha fazlası gerçekten mucize olurdu. Böyle giderse ligin gediklisi olan Ege takımı bu sene Süper Lig'e elveda diyebilir. Ümit Kayıhan'ın işi çok zor. Galatasaray için alarm çanları şu; küçük maçların büyük takımı etiketi sırtlarına yapışmak üzere. Hele UEFA Kupası'nda bir iş kazası yaşanırsa Skibbe ve oyuncularını gerçekten çok zor bir dönem bekleyebilir. Maçtaki en büyük artıları ise Sivas maçlarındaki gergin hallerinden dolayı uğradıkları yoğun eleştirileri dikkate almış gibiydiler. Maçın en güzel yanı alınan üç puan idi.