Maç öncesi çoğu eski futbolcu kalemşörler Fenerbahçe'nin Kiev'de atak futbol oynamasını ve maçı kazanmasını, bunun için de forvetini ilerde tutmasını Aragones'e önerdiler. Oysa 1-0'lık galibiyet bile F.Bahçe'yi UEFA'ya götürecekti. Dün geceki maçta açıkça gördük ki Dinamo takımı bizim Denizlispor'dan hem oyun, hem de güç olarak farklı değildi. Yani Aragones, dün gece de Denizlispor maçında yaptığı gibi defansı kapalı tutsa, gol yemese (Nitekim Arsenal'a karşı öyle oynadı ve gol yemediler) sabırla belki 94 dakikada biten maçta bir pozisyon bulup, gol de atabilirdi. Ama en azından o hatalı golü yemez maçtan 0-0 beraberlikle ayrılırdı. Kiev takımı kaygan sahaya alışmış olduğu için top kullanmakta ve paslaşmakta rakibinden üstündü. Sarı-lacivertliler donan çimin üzerinde durmakta zorlandılar. Hem çok top kaybettiler, hem de etkili olamadılar. Bir de buna rakibinin UEFA'ya kalması için beraberlik bile yeterli olduğundan tek santrforunu ileride bırakıp 9 kişiyle defans yapmasının da rolü büyüktü.
Golde Volkan hatalıydı Nitekim maç boyunca Dinamo kalesine bir Güiza'nın kafa vuruşu bir de Selçuk'un uzaktan vuruşu dışında top gönderemediler. Buna 20. dakikada ileri çıkan Gökhan'ın yerine kademeye kimse girmediğinden bir kontratakta Volkan'ın da hatasıyla eklenen Eremenko'nun golü de gelince galibiyet için en az iki gol gerektiğinden Fenerbahçe'nin umudu söndü. Fenerbahçe takımında iki kanat adamı Gökhan ve Uğur gibi orta sahada Selçuk defansta da Carlos, Edu ve Lugano canla başla savaştılar ama bu çabaları yenilgiyi önlemelerine yetmedi. Aragones sakatlanan Selçuk'un yerine Maldonado'yu, etkisiz kalan Alex'in yerine Ali Bilgin'i, yorulan Uğur'un yerine de İlhan'ı oyuna aldı. Ama onlar da sonucu değiştirmeyi başaramadı. Maçın Alman hakemi fazla hata yapmadı ama son saniyelerde Maldonado'ya yapılan faulü ters yorumlayıp onu kırmızı kartla oyundan atması fiyaskoydu.