İlk bıçak çekildiğinde duymuştum bunu; 'Bıçak bize ters aga!' Ne anlama geldiğini çok sonra öğrendim. Bizim maskeli süvarimizin o maskesinin bir gün başımıza iş açacağı belliydi. Tamam dünya büyüğü bir yürek taşıyor bünyesinde. Ama ya o panik anları. Onunla baş ettiği güç dönemlerde neler yaptığını bilmiyor değiliz. Servet'ten söz ediyorum. Böyle büyük talihsizlik olmaz. Bir maç böyle verilmez daha doğrusu. İş kazası desen değil. Hadi acemilik desen hiç değil. Ertuğrul Sağlam'ın; 'Bana metal demeyin uykularım kaçıyor!' dediği kadar var mıymış? Olmadığı ilk yarı ortalığı yarışından belliydi Galatasaray'ın. Özellikle Lincoln gibi bir ustanın ne yapması gerekiyorsa yaptığını kabul edersek. O rahatlık işte... Ama o bütün emekleri bir anda silen salınışı Servet'in; futbolda kabul edilemeyecek tereddütü! O ana kadar ne yapıldıysa tuz buz oldu.
Bir ayağı çukurda Hele o golden sonra ellerini başına götürüşü, dahası o pişmanlık hali. Bir maç yazısından çok o halin anlatısı olsun istiyorum. Çünkü üzen kahreden bir andı o. Top önünde, rakip etkisiz bir pozisyonda ve o ana kadar ne vartalar atlatmışsın. Bir anlık duruş işte, bir anlık. İşte o an diyorum üzerinden bir fotoğrafın zum yaparak; o anın hesabı bir iç çekişin sıkıntısına benziyor. Herkes sustu o anda, herkes. Susmak 'ahı' gibiydi futbolun Şimdi bir maçın kaybedilmiş olmasından daha öte bir şey için konuşmak gerekiyor değil m? Galatasaray futbol adına ne lazımsa yapıyor! Görüntünün ötesinde bir oturmuşluk bir kendini bulmuşluk halidir ortaya konan futbol. Teknik direktörünün bir ayağı çukurda bir vadesiz yatırım gibi yaşadığı bir ortamdan çıkıyor bütün bunlar. İşte o salınış bütün talihsizliklerinin salınışıdır G.Saray'ın. Lig ve Avrupa'daki yürüyüşünü, bir 'TIR'ın, kocaman bir taşıyıcı makinenin önündeki çakıltaşını aşamayışı gibi, başladığınız bir resmin yeniden başa dönülerek yapılmaya zorlanması gibi. Evet G.Saray kocaman bir iş makinesidir ama metal işte, bize ters.