Dünyanın sonu mu geldi nedir bilemem ama gördüklerim hemen hemen 50 yıldır seyrettiğim dev derbilerin, her yönüyle tarihe geçecek özel bir maçıydı dünkü mücadele. Alkışlanacak tarafta bu ortamı sağlayan Fenerbahçe kulübüydü.. Stat dışında olay yoktu. Ne kan ne sopalarla saldırılar ne de döner bıçakları vardı. Maç başladığında tribünleri dolduran Fenerbahçeli taraftarlar, takımlarını alkışladı, küfür yoktu, sahaya atılan hiçbir şey yoktu. Futbolcular bile Hakem Göçek'e itiraz ederken ne el ne kolla saldırı yapmıyorlardı. Anlayacağınız her şey sportmence başladı ve öylece bitti. Özlediğimiz dostluk işte buydu.
Fotoğraf çektirdi! Maç fırtına gibi başladı. Galatasaray presle saldırıya geçti ve ikinci dakikada Lincoln'ün ayağından 1-0 öne geçti. Ama Galatasaray kadar sahaya ağırlığını koyan Fenerbahçe de gol peşindeydi. Hemen golden beş dakika sonra Selçuk golü atarken Galatasaray defansı yerinde kıpırdaman durarak fotoğrafçılara poz verdi. Maç gerçekten çok tempolu, top bir o kalede, bir kalede gidip geliyor, futbolcular oyunun hakkını veriyordu. Oyun böyle sürerken Galatasaray bir kaza golü yedi. Emre topu 'kornere atayım' derken kendi kalesine gönderdi ve durum 3-1 oldu... Bundan sonra oyun gene aynı hızla sürdü. Ancak tek santrfor olan Ümit Karan'ın 18 civarında değil, genelde çizgi üzerinde oynaması ilginçti. Bu yarıda Lincoln ve Selçuk bana göre en iyiler idi.
Yerinde değişiklik İkinci yarı başlarken Galatasaray yerinde bir değişikle Baros ve Ümit Karan'ın yerine Harry Kewell ve Nonda'yı oyuna aldı. Maç gene aynı tempo ile başladı. Pozisyon olmadan Fenerbahçe attığı gollere bir yenisini ekledi. Lugano, Sanctis'in elinden seken topa yetişti ve üçüncü golü attı. 65. dakika da Emre'nin oyuna girmesi seyirciyi heyecanlandırdı ama o fazla heyecanlı değildi. Koştu durdu. Bu devrede hücum fazlalığı Fenerbahçe'de idi .Özellikle Deivid ve Selçuk çok pozisyon ürettiler. Ama Galatasaray ne kadar saldırırsa saldırsın Deivid dördüncü golü duraklamada güzel bir şutla attı ve 4-1'i ilan etti