Bu rakip ağır geldi Trabzonspor'a. Hoca kaldıramadı yükü, futbolcular ezildi kaldı. Gördüğüm o ki Ersun hoca maçtan önce maçı kaybetti. Kurguladığı şekil işe yaramadı. Umut, Gökhan, İsaac üçlüsü fazla geldi, biri oynasaydı daha iyi olabilirdi. O üçlü savunmaya hiç katılmadı. Eksik adamlı savunma fazla dayanamadı. Dakikalar geçtikce o açık büyüdü. İlk çeyrekte gol geliyorum dedi. G.Saray'ın usta ayakları kafasını kaldırıp, uygun arkadaşını bulmak için rahattı. Yanal tarzı gereği, olması gereken sıkıştırmalar gevşemiş, başka bir şey ortaya çıkmıştı. Maçtan önce maçı kaybetti cümlesini doğrulayan bir başka uygulama da daha 30'da hocanın oyuna müdahalesiydi. Tayfun-Colman değişikliği. Ardından İsaac-Yattara. Ne zaman patlayacak diye herkesin beklediği kaleci, sorunun cevabını verdi. Bu yük ona ağır geliyor. Şüphe getirmez bir gerçek. Bir milli takım kalecisi kulübede bekliyor, üstelik tecrübeli. Neden oynamaz sorgulanmalı. Kötü ise o yaşta birini niye aldınız.
Sistem işlemedi Hüseyin, her zamanki gibi. Sadece kesici görevinde kaldı. Değdiği 5 toptan dördünü rakibe verdi. Sadece Hüseyin değil tabii ki, her hattıyla tel tel dökülen Trabzonspor'u izledik. Trabzonspor, kendi gerçeğinden vazgeçmişti. Rakibi oynatmama, önde basarak hataya zorlama üzerine kurulu sistem işlemedi. Ara devre de müdahale eder, bir şeyler değişir diye bekledik. Sarı kırmızılı taraftan 8-10 pas sonrası bir halı saha golü izledik. 0-3 ağır bir skordu, altından kalkmalıydı. Bu durumu hazırlayanlar bir şey yapmalıydı. Ama olmadı. Bordo mavili futbolcular olayı kafasında bitirmişti. Her geçen dakika, "Biz bu G.Saray'ı yenemeyiz" diyorlardı. Lincoln'un dışarı çıkması Trabzonspor için bir şey fark ettirmedi. Eksik kalan taraf daha fazla pozisyon bulur oldu...