Geçen hafta Metalist Kharkiv Beşiktaş karşılaşmasının ardından yazdığım yazıda, Ertuğrul'un gözlerinde hissettiğim çaresizlik ve kabullenmişlikten söz etmiştim... Bir de, hayatta ve futbolda kazanmak için, mücadeleyi hiç bırakmamak gerektiğinden Ertuğrul gitti. Keşke gitmeseydi, keşke vazgeçmeseydi. Doğru bir insan, doğru bir spor adamıydı. Biz sevenleri,
sadece biraz daha güçlü görmek istedik onu hep. Gurur önemli bir evrensel değer. Ancak vazgeçmemenin değerini, "vazgeçmeme" kavramının içinde saklı "meydan okuma"nın onurunu da azımsamamalı. Pazartesi akşamı Nobre'nin attığı golden sonra "işte" dedim; işte kırılma noktası ve Beşiktaş'ın kaderini değiştirecek, yükselişin habercisi, bir özel an." Ben o ana yürekten inanmıştım. Bazen kendi hayatımızda, işlerimizde, ilişkilerimizde de yaşamaz mıyız benzeri anları? Sahip olduğumuz tüm iyilik ve güzellikleri yitirmişizdir. Sevdiklerimizle aramıza mesafeler girmiş, duvarlar örülmüştür sankiAma öyle bir an olur ki nihayet "hatırlarız". Hatırlarız kim olduğumuzu ve neler yapabileceğimizi. İhtiyacımız olan tüm gücü o anın içinde buluruz. İşte Nobre'nin golünde, kendi adıma, ben öyle bir anın gücünü hissetmiştim. Keşke kaçırmasak, keşke o anı yakalasaydık. Keşke Ertuğrul'un o ana sarılacak ve devam edecek cesareti olsaydı. Tabii keşke bizler de el birliğiyle o cesareti kırmamış olsaydık... İstifa haberinin ardından, tv kanallarında Ertuğrul portreleri yayınlandı: Beşiktaş'ta 6 yıllık futbolculuk hayatı, 167 maç, 103 gol. 26 kez Milli Takım forması ve bu formayla 11 gol. Beşiktaş'ın ardından Samsunspor'a dönüş ve yine hüzün. Bana göre fotoğraf yıllardır hep aynı: Başkalarını incitmemek için duygularını bastırıp kendine zarar veren iyi yürekli; ahlak ve adalet duygusu gelişmiş bir adam. Ertuğrul'un yaptığı basın toplantısında da yine aynı duygusal ton hakimdi. Eminim sadece Beşiktaşlılar değil; Galatasaraylısı, Fenerlisi, pek çok futbol taraftarı da üzüldü Ertuğrul'un gidişine... Ama bence üzülmek yerine, Ertuğrul'un giderken ortaya koyduğu çok önemli bir soruna odaklanmanın zamanıdır artık: Yabancı teknik direktörler ile yerli teknik direktörler arasında yapılan ayrımcılık! Bu konuyu samimiyetle tartışmaya başladığımız gün, Ertuğrul'un gidişi de bir anlam kazanmış olacak en azından.